Aydın konusu, Türkiye’nin en önemli sorunları arasında hep ön sıralarda olmuştur. Bunun bütün ülkeler için geçerli olmadığını, sorunun temelinde ‘aydın-halk ayrışmasının’ değil, halkına yabancılaşmış aydın zümrenin, kendi halkına karşı tavır almış olmasının yattığını görmek gerekir.
Aydın denilen zümre her toplumda halktan farklılaşırken bunu bilgi, fikir ve toplumsal fonksiyon üretme esasında gerçekleştirir. Bu olay aynı zamanda aydının toplumsal gelişme sürecinde oynadığı rolün bir gereğidir. Devletin Batı karşısında geri çekilmesi, Batı’nın üstünlüğünü kabul ederek kurumsal yapısını Batı tarzında yeniden düzenlemeye girişmesiyle, düşünce planında Batı karşısında travma yaşayan aydınların, kendi varoluşsal kimliklerine karşı tavır almaları paralellik arz eder.