Türkmenler bin yıldan fazla süredir yaşadıkları topraklarda ayakta kalmak, varlıklarını sürdürmek için direniyorlar. Direniyorlar ne kelime, destan yazıyorlar; BAAS rejiminin askerlerine, İran’ın sivil milislerine, Hizbullah’a, PKK/PYD’nin ve nihayet Rus uçaklarının bombardımanlarına karşı vatanlarını koruma mücadelesini sürdürüyorlar.
“Ortadoğu toplumlarının parçalı yapıları, toplumsal olarak yatay ve dikey entegrasyonlarını gerçekleştirememiş olmaları, onların derin krizler yaşamasının, istikrara kavuşamamasının en önemli sebebidir.” Bunda tarihsel birçok faktörün rolü bulunmakla beraber, Batı’nın sömürgecilik siyasetinin, Osmanlı yıkıldıktan sonra çizilen, bölgenin sosyolojik özellikleriyle çelişen siyasal haritaların, önemli rol oynadığını da açıktır. Bugün bu coğrafyada yaşanan çatışmaların, otoriter rejimlerin, bir türlü bitmeyen şiddetin ve kanlı terör olaylarının arkasında yatan da budur.
Parçalı yapılardan sivil muhalefete
Ayrıca İsrail’in uygulamakta ısrar ettiği devlet terörünün, onun
ürettiği Filistin sorununun, kuşaklar boyunca devam etmesine sebep
olduğu şiddet kültürünün mevcudiyetinin de, bu otoriter eğilimleri
ve terörü besleyen kaynaklardan biri olduğunu hatırlatmaya gerek
var mı?
“Türkmen lider Abdurrahman Mustafa ‘Suriye devrimi çalındı’ diyor.
Bu zor şartlarda BAAS katillerine, onun müttefiklerine karşı
mücadele eden bir liderin böyle bir analiz yapacak bilince sahip
olması politik bakımdan çok önemlidir.” Doğrudan doğruya öldüresiye
bir savaşın içinde yaşayan bir topluluk için, askeri şartların ne
kadar önemli olduğu ortadadır, fakat askeri bakımdan ne kadar
yeterli olunursa olunsun, başarının politik analiz ve öngörüye
bağlı olduğu da bir gerçektir. Bu bakımdan Türkmen liderin Suriye
sorununa bakışının, ‘Bahar Devrimleri’ ile ilgili
değerlendirmesinin üzerinde durmak gerekir diye
düşünüyorum.