Sistem değişiminin en kısa açıklaması Türkiye’nin demokratikleşmesinde son aşama şeklinde yapılabilir. Türk toplumu yaşadığı bütün değişim dalgalarına rağmen, yaklaşık otuz yılda yarı köylü bir toplumsal yapıdan sadece kentli bir topluma, metropoliten yapılara dönüşmesine, tarımsal ağırlıklı üretimden, post-Fordist üretim düzenine geçmesine rağmen siyasal yapısındaki anti-demokratik tortuları (zihniyeti, kurumsal ilişkileri, zümresel-ideolojik hegemonyayı) tasfiye etmede hâlâ sorun yaşamaktadır.
Toplumun bu kadar sarsıcı büyük alt-üst oluşlar yaşadığı, yüzlerce yıllık tarımsal karakterini değiştiren toplumsal bir devrim yaşamasına rağmen siyasi yapısının ‘toplumsala karşı’ direncinin devam etmesi oldukça önemli bir sorundur. Yıllardır Türk siyasal yapısının demokratikleşme sorunları üzerine yazıp-konuşmaya çalışıyorum. “Toplumsal değişim dalgaları karşısında ne militer kadroların ne aydın-bürokrat zümrelerin ne de bunlarla birlikte var olmuş hegemonik cemaatin bir parçası olan devletçi kapitalist unsurların demokratikleşme sürecine karşı bu kadar dirençli olabileceklerini öngöremediğimi açıkça ifade etmek isterim.” Şimdi fark ediyorum ki öngörülerim oldukça iyimser bir anlayışı yansıtmaktaymış.
Şimdi dönüşüm zamanı
Toplumsal yapı, köylülükten kurtulup kent egemen bir hayat tarzına dönüştükçe, ortaya çıkacak ‘toplumsal çoğulculuk’ kaçınılmaz bir biçimde devlet yapısında farklılaşmalara yol açarak anti-demokratik kurumsal mekanizmaları demokratikleşmeye doğru hızla değişmeye itecektir. “Devlet yapısının, onun ideolojik kültürel dayanaklarının, belli bir tarihsel formasyon içindeki toplumsal bileşenlerinin, onların ekonomik ilişkilerinin hatta uluslararası bağlantılarının varlığının kendini farklı toplumsal süreçlerle eklemleşerek yeniden üretmesini görmezden gelerek ya da ihmal ederek yapılacak analizler eksik kalacaktır.”