Rusya ile Türkiye arasında yaşanan gerginlik, bir tarihin değiştiğini gösteriyor. Eski dünyanın imparatorluk geleneklerine sahip bu iki ülke, küresel çağda bir ihtilafa düşerken, aynı zamanda sahip oldukları iki eğilimi dolaylı olarak ortaya koymuş bulunuyorlar.
Rusya yüzyıl sonra değişen Ortadoğu haritasında siyasi olarak
yer almak isterken, Türkiye ise ‘artık bu coğrafyadaki sınırlar
bana rağmen çizilemez, benim burada sadece tarihsel kültürel
ilişkilerim yok, aynı zamanda burada yaşayan halklara karşı da
sorumluluklarım var’ cevabını vermektedir.
“Tarihin değiştiği zamanlarda yaşıyoruz. Yaklaşık yüz yıl önce
dünyanın en büyük iki tarımsal imparatorluğu olan Türkiye ve Rusya,
20.yüzyılı farklı tarihsel maceraların içinde geçirdikten sonra,
21.yüzyılda emperyal bir vizyon ortaya koyup koyamayacaklarını
göstermek istiyorlar.”
Hayaletlerle yaşamak
Sovyet sonra Rusya’nın en büyük sorunu, yeni bir ekonomik düzen kurarak modern dünyaya ekonomik ilişkiler ekseninde intibak edip edemeyeceği şeklinde tanımlanıyordu. Yaklaşık çeyrek yüzyıl sonra ortaya çıktı ki; asıl sorun ekonomiden çok siyasaldı. Rusya doğal zenginliklerini iyi değerlendirerek ‘sosyalizan ekonomiden’ modern ekonomiye geçme konusunda, kapitalist ülkeleri bile geride bırakacak vahşi kapitalizmi, hoyratça kendi ülkesine taşımakta hiç tereddüt etmemiştir. Buna mukabil, totaliter ideolojinin yarattığı antidemokratik zihniyet, bu yeni durum içinde de devam ederek, Rusya’da o çok söylenen ‘oligarklar rejimine’ dönüşmüştür.