Vedat Bilgin Akşam Gazetesi

Enver Paşa düşmanlığı

Her sene aralık ayının yirmi ikisinde Sarıkamış Felaketi’ni hatırlamadan geçmiyoruz. Çanakkale Zaferi bu savaş açısından nasıl büyük bir kazanımsa ve Batı’nın üstelik Batı...

24 Aralık 2015 | 1.141 okunma

Her sene aralık ayının yirmi ikisinde Sarıkamış Felaketi’ni hatırlamadan geçmiyoruz. Çanakkale Zaferi bu savaş açısından nasıl büyük bir kazanımsa ve Batı’nın üstelik Batı sömürgeciliğinin en azgın zamanında durdurulup mağlup edilebilirliğini, bütün mazlum milletlere göstermiş bir zaferse, Sarıkamış da bizim açımızdan telafisi zor bir kayıp olmuştur.

Maalesef tarih anlatımı Cumhuriyet döneminin yüceltilmesi maksadıyla önce başta Sultan Vahdettin olmak suretiyle padişahların karalanmasına dönük bir kaba saldırı ve tahrifata dönüşmüş, bununla yetinmeyerek sonradan bütün İmparatorluğun karalanması edebiyatı haline getirilmiş bulunmaktadır. Belli bir dönemde sınırlı kalarak bunların yapıldığını, bunu yapanların da rejim değişikliğini yani monarşiden cumhuriyete geçiş sürecinde böyle bir şeye ihtiyaç duydukları için bunda aşırıya gittiklerini söyleyenler, durumu mazur göstermek isteseler de gerçek farklıdır. İşin ilginç yanı resmi ideoloji, İmparatorluğun sultanlarına karşı olduğu kadar düşmanlığı Enver Paşa’ya göstermekte oldukça kararlı davranmıştır.

TARİH NASIL ÇARPITILIR?

Meseleye Enver Paşa açısından bakarsak, resmi ideoloji veya Kemalizm’in Çanakkale ve Sarıkamış üzerinden ortaya koyduğu olumsuz tavrın daha farklı boyutları olduğu görülecektir. Burada birinci husus, Enver Paşa’nın ‘İslamcılığı’ veya ‘Turancılığı’dır. Resmi tarih tezine göre Enver Paşa hayalci olduğu için, hiçbir zaman zaten birlik olamamış Asya Türklüğünü birleştirip Turan devleti kuracaktır. Böylece Sarıkamış bozgunundan sonra, bir hayale kapıldığı iddiasıyla Enver Paşa mahkum edilmekle kalınmayıp, aynı zamanda o zaman Sovyet İmparatorluğu’nun içinde sömürgeleştirilmiş Türki ve Müslüman halkların durumlarının onların kaderi olduğu fikri de ilan edilmiş olmaktaydı. Bunda Sovyetlerle yapılan, ancak Stalin tarafından bozulan veya yenilenmeyen dostluk anlaşmasının rolünün bulunduğunu da düşünmek gerekir. İkinci mesele, bürokratik-militer kadroların kendi iç iktidar mücadelesiyle ilgilidir. “Kendilerini Cumhuriyetçi diye diğerlerinden ayıranlar, ötekileri İttihatçı diye tasfiye etmeye girişince, onların İslamcılığıyla hesaplaşırken ‘Laikçiliği’, Turancılığıyla hesaplaşırken de ‘Batıcılığı’ ön plana çıkaracaklardır. Rejimin gözünde muasır yani çağdaş insan, Müslümanlıkla mesafeli bir ilişki kurduğu gibi, Türklüğü de Etiler veya Sümerlere gitmektedir!”
Kim kahraman?
Bunlar yapılırken Sarıkamış’ta Harbiye Nazırı veya Başkomutan olan Enver Paşa’nın varlığı nedense(!) Çanakkale Zaferi’nde de aynı sıfatları taşıdığı halde unutulup, Turancı maceraperest bir asker olarak resmi tarihteki yerini alacaktır. Bunları söyleyip ve yazanların Enver Paşa’nın Turancılık diye bir fikri olmadığını, Turan’ın bugün dahi Türkistan bölgesinde bir yer adı olduğunu, Rus zulmüne karşı Paşa’nın oradaki mazlum halkların elinden tutmak istediğini ve ‘İslam Bayrağı’ diye bir gazete fikrinin olduğunu bildikleri söylenemez. Enver Paşa’nın Çarlık İmparatorluğu yıkılırken, Rusya’da Sosyalist devrim sürecini Müslüman ve Türki halkların kurtuluş ve bağımsızlık mücadelesine dönüştürme fırsatı olarak görüp, bizzat bunu dava olarak üstlenmesinin, öncülük etmesinin, resmi tarih açısından bir önemi yoktur fakat bu coğrafyada yaşayan halklar açısından bunun hatırası bugün hâlâ canlıdır.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Veda zamanı 26 Nisan 2021 | 702 Okunma Yarın ayın kaçı? 22 Nisan 2021 | 466 Okunma Sistem değişti de ne oldu! 19 Nisan 2021 | 228 Okunma Reel sektörün dinamizmine uygun para politikası 15 Nisan 2021 | 107 Okunma Karadeniz barışı 12 Nisan 2021 | 134 Okunma