Batı sistemi açısından sorun, Türkiye’nin kontrol edilebilir bir ülke olmaktan çıkmasıdır. Basına oldukça geniş sayılabilecek ölçüde yansıdı; okumuşsunuzdur; Washington Post’ta iki eski istasyon şefi açıkça Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ‘ya reform yap ya çekil’ çağrısı yaptılar. Eskiden seçilmiş siyasetçilere, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne, bu çağrıları ya genç subaylar rahatsızlıklarını besleme basın üzerinden duyurarak ya da bir cuntanın verdiği muhtırayla yaparlardı.
İstenilen reformlar, önce laf kalabalığına getirilir, ‘ülkenin çağdaşlaşma yolunda ilerlemesi, laikliğin aydınlığından ayrılmaması, irticayla mücadele’ gibi beylik suçlamaların arasında, asıl istenen ne ise bir paket halinde araya yerleştirilip, iletilirdi. Şimdi durum iyice değişmiş ki, ABD bunu iletecek ‘rahatsız genç subaylar’ veya ‘bin yıl sürecek Batı Çalışma Kulübü’ mensubu bulmakta sıkıntı çektiği için olmalı, doğrudan eski veya mevcut istasyon şefleri üzerinden iletmek durumunda kalmaktadır.
İstasyon şefleri ne istiyor?
Ne mi söylüyorlar? Söylediklerinin analitik değeri yok, artık neredeyse ezberlenmiş olan, aslında Türkiye’nin egemenlerinin eskiden bu yana söylediklerinin tekrarı… Bu tür suçlamaların, eski iki istasyon şefi olan Morton Abramowitz ve Eric Edelman tarafından yazılanların, yeni bir şey söyleniyormuş gibi ele alınmasını gerektirecek bir şey yok. “İçerik olarak önemsiz olan bu yazının altı çizilmesi gerekli olan tarafları var sadece. Bunlardan birincisi, ABD’nin derin katlarının artık o eski Türkiye’yi kaybetmiş olmaktan duydukları huzursuzluk ve öfke halidir. İkincisi, uzun zamandan bu tarafa Türkiye medyasında kendisini ‘sol’ diye takdim eden kısım dâhil, resmi suçlama şeklinde koro olarak seslendirdikleri saldırı dilinin aslında kime ait olduğudur. Bir anlamda ‘sahibinin sesi’ olma durumu denilen şey bu olmalı.”