Ankara’nın göbeğinde aynı zamanda polis olan bir manyak kendi başına bir hedef seçerek gidip bir serginin açılışına katılan bir büyükelçiyi öldürmeye karar veriyor, üstelik bu Rus büyükelçisi oluyor! Böyle bir olayın kendiliğinden bir katil tarafından gerçekleştirileceğine kim inanır? Bu saldırının hedefinde Türkiye vardır, elbette hedefte Türk-Rus ilişkilerinin olduğu da doğrudur fakat asıl hedef Türkiye’dir. Katilin ülkeyi içeriden çökertmek, darbe dâhil her türlü müdahaleyi yapmak için devlet içinde örgütlenmiş GLADYO unsuru FETÖ yapılanmasına mensubiyeti ise hiç şaşırtıcı değildir.
Türkiye’ye yönelen bu saldırının ilk hedefi Beşiktaş’taki katliamla, Kayseri saldırısıyla aynıdır. “Maksat içeride ülkeyi yönetilemez hale getirmek, dışarıda ise Türkiye için yakın işbirliği içinde olduğu Rus büyükelçisini bile koruyamayan güvenli olmayan bir ülke görünümünü oluşturmaktır. Asıl amacı ise Türkiye’nin Batı’ya rağmen, bölge ülkelerinin toprak bütünlüğü başta olmak üzere, bölge halkının hukukunu savunan siyasetini etkisiz hale getirmektir.”
Batı’nın ‘yeni projesi’
Batı’nın ‘yeni Ortadoğu’ projesini kabul etmeyerek, kendi coğrafyasında yeni harita çizmek isteyenlere karşı her şeye (uçak düşürme provokasyonuna) rağmen Rusya ile yeni bir stratejik yönelimde buluşması ciddi bir gelişme olmuştur. Bilhassa Halep’ten sivillerin katliamdan kurtarılması konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rus Devlet Başkanı Putin’in aldıkları inisiyatif sadece devlet başkanları arasında bir güven ve dostluğun gelişmesini değil, dünyanın yeni yönelimine doğru stratejik bir işbirliğinin güçlü adımları olarak değerlendirilmektedir.