Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin katledilmesi bir gerçeği iyice gün yüzüne çıkardı. Terör örgütü şiddetin şehirlerde yaygınlaştırılması stratejisine odaklanmıştır ve bunu onaylamayan hiç kimseye hayat hakkı tanımayacaktır. Cinayet sonrası konuyu aydınlatmak için olay yerinde inceleme yapmaya çalışan görevlilere, müdahale edilmesi, delillerin karatılmaya çalışılması, neyin işaretidir?
“Meseleyle yüzleşmek, dolambaçlı ifadelerin arkasına
sığınanların ikili dilini deşifre edip, gerçeği açıkça konuşmadan
bir yere varılamayacağını anlamak lazımdır. Terör örgütü çözüm
sürecini reddettikten, bunca kan akıttıktan sonra barışa dönmek
istememektedir.”
Çözüm süreci diye adlandırılan politika, o zamanki konjonktürde,
terörü sonlandırma ve örgütü belli bir strateji içinde önce
silahsızlandırıp, tasfiye etmeye yönelik bir politikaydı. O
konjonktürde Türkiye, Kuzey Irak Kürt Yönetimi ile kapsamlı
işbirliği gerçekleştirmiş, Suriye’de rejim Şam’da dahi dar bir
alana sıkışmış durumdadır ve gün saymaktadır. Bu durumda örgüt
yolun sonuna geldiğini düşünerek çözüm sürecine razı olmak zorunda
kalmıştır.
Barışa düşman olmak
Sonradan tablo değişip, BAAS’la işbirliği halinde PYD güçlenip
Suriye içinde bazı bölgeler kendisine bırakılınca ve özellikle
İran’ın desteği alınarak Esed kısmen toparlanmaya başlayınca,
örgütün çözüm sürecini farklı bir şekilde kullanmaya karar
vermiştir. Silahlanmak, kırsaldan şehirlere doğru açılmak,
özellikle belediyeler üzerinden kamu kaynaklarını kullanarak, halk
üzerinde baskı kurup, denetimi ele geçirerek paralel bir
yapılanmaya gitmek.
Olayın ikinci aşamasını, devleti ikame etme girişimi ve şehir
yönetimlerini ‘fiili durum yaratarak’ ele geçirmek oluşturmaktadır.
Devletin yapacağı müdahaleye karşı silahlı unsurları sahneye
çıkarmak halkı zorla bu çatışmanın içine katmak.