Bir zamanlar yaygın bir slogan olarak halkların kardeşliğinden bahsedenlerin bir kısmının, şimdilerde ülkeler arasında savaş çıkması için fiilen didinip durmalarını, hatta iç savaş çıkarmak için yapmadıkları alçaklık kalmadığını bir yana bırakarak ‘farklı etnik kimliklere, farklı kökenlere sahip halklar arasında kardeşlikten söz edilebilir mi?’ sorusuna cevap arayalım.
Türklerin varlığı, Anadolu dışındaki Ortadoğu coğrafyasında daha
eskilere uzanır, adı Türkiye Devleti olan siyasi varlık, tarihte
ilk defa bugünkü Mısır’ı da içine alacak şekilde bu bölgede
kurulmuştu. Aynı şekilde Selçuklu İmparatorluk döneminde, ilk
Türkmen aşiretlerinin yerleştiği yerlerden biri de bugünün Suriye
topraklarıdır.
“Bu bölgeye gelen, yurt tutan Türkmenler ve diğer toplulukların
uzun yıllar Kürtler, Araplar ve Zazalar başta olmak üzere, çeşitli
etnik topluluklarla, büyük ölçüde Türk İmparatorluk ve
devletlerinin yönetimi altında, barış atmosferinde birlikte
yaşadıkları da tarihi bir hakikattir.” Siyasi ve dini sebepler, bu
toplulukların ortak bir kültüre sahip olmalarını sağlayan bir
faktör olarak, onlar arasındaki çeşitli farklılıkları daha üst
düzeyde bütünleştiren etkiler yaratmıştır.