Dünyada neo-liberalizmin kriz dalgası devam ediyor. Yunanistan’ın durumunu tek başına, borçlu bir ülkenin iflası çerçevesinde tartışmak eksik kalacaktır. Bu ülkede yaşanan olayın bir ucu neo-liberalizmin iktisat politikaları, finansallaşma gibi yapısal sorunlara uzanırken, diğer ucunun da AB’nin yapısal ilkelerine dayandığını görmek gerekir.
“Nitekim farklı üretim sistemlerine, farklı kaynak ve insani niteliklere sahip olan ülkelerin ortak bir para birimi etrafında birleşmesinin, aynı iktisat politikalarını uygulamaya koymasının başlı başına sorunlu bir iş olduğu, daha işin başında belli değil midir?”
Kimin iktisadı?
Meselenin bir yönünün doğrudan doğruya küreselleşme sürecinin sunduğu imkânların, neo-liberalizmin ideolojik saplantılarıyla ve elbette ki ‘tarihin sonu’ iddiasıyla tek kutuplu bir dünya yaratma yolunda beyhude bir biçimde harcanarak, maliyetinin dünyanın mazlum milletlerine, yoksullarına, işsizlerine ödetiliyor olmasıdır. Bir diğer yönü ise, iktisat politikalarının yanı sıra, Batı’nın hegemonyasını sürdürmek için, ’dünya sistemi’ içindeki bağımlı konumlarını değiştirmek isteyen ülkelere karşı, küresel çağ öncesi eski politikalarda ısrar etmesi ve başta Ortadoğu olmak üzere dünyanın önüne yeniden savaşa, şiddette dayanan politikaları koymasıdır.
“Bilindiği üzere basit ifadesiyle klasik liberalizm, görünmez elin bireysel çıkarları maksimize ederken, bu arayışın neticesi olarak ortaya çıkan tablonun toplumun çıkarına olacağını savunur. Diğer bir varsayım ise liberal iktisadi faaliyetin sıfır toplamlı bir oyun olmadığıdır.”
19. yüzyıldan bu tarafa bu düşünce hem teorik hem de pratik olarak eleştirilmiş, bilhassa demokrasi teorisi sayesinde kapitalizm sosyalleşerek kendisini yenileme imkânı bulmuştur. Neo-liberalizm 1980’lerden sonra, sosyal politikalara dayanarak büyüyen ekonomiyi eleştirerek yükselmiştir. Soğuk savaşın bitmesiyle birlikte bu anlayış, demokrasinin bütün kurumsal yapılarına, bunların iktisat politikalarına karşı tam bir saldırı başlatmıştır. 2008’de başlayan finansal kriz kapitalizmin neo-liberal büyüme politikalarının neticesidir.
Demokrasi ve iktisat