İki konuda oldukça sık hata yapıldığına şahit oluyoruz. Biri, her olayı kendi bağlamı içinde nedensellik ya da fonksiyonellik çerçevesinde açıklamaya çalışanların zaman zaman komplocu diye suçlanmasıdır.
Bu suçlamanın özellikle bazı olayların uluslararası mücadeleyle ilişkisi bulunduğuna dair açıklamalara yöneltildiğini hatırlatalım. Diğeri ise tam da bunun simetrisi sayılabilecek bir tutumu yansıtmaktadır. Burada da arka arkaya gelen olaylar arasında tesadüfilik dışında bağlantı kurulmakta, olayın dünyanın herhangi bir yerinde yapılan bir toplantı ya da yazılan bir kitap, bir gazete yazısından sonra meydana gelmesi olayın nedeni sayılmaktadır. Bu noktada birbirinden farklı nitelikteki faktörler bir araya getirilerek zihinsel kurgu etrafında bir sonuca götürülmektedir ki bu tür açıklamalara komplocu yaklaşım denilmektedir.
Bunlardan ilki olayın oluştuğu zemini, unsurlarını ve bunların aralarındaki ilişkileri, belli bir bağlam içinde açıklarken bilhassa uluslararası siyasi olayların içinde dış müdahalelerin ‘komploların’ da yerini belirlemeyi de ihmal etmeyerek, işin doğası gereği her uluslararası sorun ya da meydana gelen olayın içinde dış müdahalelerin veri olarak yer aldığını söylerken; diğeri bu tür olayları hiçbir nedensellik, bağlamsal, konjonktürel yahut da somut bir ilişkisi kurulamayacak türden kurgusal bir ‘görülmez elin’ müdahalesine bağlamaktadır.
Komplocu ve komplo
Bugün Türkiye-Batı ilişkilerinde ortaya çıkan sorunları izah
ederken zaman zaman her iki yaklaşımı sergileyen açıklamalarla
karşılaşmak şaşırtıcı değildir. Buradan bu olayın açıklamasını,
görünmez güçlere, birbiriyle hiçbir bağlantısı olmayan olayların
zamansal akış içinde arka arkaya yaşanmasına, peş peşe gelmesine
bakarak bu olay şunun sebebidir demeye, birilerinin işidir gibi
meçhul faillere gönderme yaparak izah etmeye hiç gerek
yoktur.
Durum her olayı birilerinin kurduğu tezgâhla, onların komplosuyla
açıklamaya gerek bırakmayacak bir noktaya gelmiştir. Türkiye, başta
Suriye olmak üzere bölgede bütünüyle Batı’nın müdahalesi sonucu,
birincisi Suriye’den gelen büyük bir göç dalgasına ve onunla
birlikte ortaya çıkan sorunlarla karşı karşıya kalmıştır.
İkincisi ve daha korkuncu; Türkiye’yi Suriye iç savaşı sürecinde sadece yalnız bırakmayıp mücadele ettiği terör örgütlerine destek vererek, doğrudan terörün tazyiki altında bırakmış bulunmaktadır. Dahası ülke içindeki FETÖ terör örgütü üzerinden ülkeyi darbe girişimine maruz bırakıp, ateşten günlerden geçen Türkiye’ye ‘bizim politikalarımıza boyun eğmez isen, terörle mücadeledeki en önemli silahını ordunu tahrip ederiz’ mesajı iletilmektedir.
Kuralsız oyun