İnsanlar içinde bulundukları durumu neden anlayamazlar veya neden görmezden gelirler? Bu sorunun cevabı insanına göre değişir denilebilir. Mesela bir siyasi parti, bir siyasi lider veya sadece siyasetçi biri siyasi görüşleri, çıkarları ya da inançları çerçevesinden baktığı için meseleyi kendilerine göre değerlendirip, durumu kendilerine göre tanımlayabilirler diye düşünebilirsiniz.
Ya aydınlar, onlar daha objektif daha gerçekçi davranamazlar mı? İlk bakışta aydınların böyle davranması gerektiğine dair yaygın bir kanaat vardır; fakat aydınların da bir siyasi görüşü savunduğunu, belli bir sınıfa, gruba ve ya zümreye mensup olduğunu dolayısıyla hangi mesele olursa olsun ona kendi toplumsallıkları içinden bakacaklarını söyleyebilirsiniz. Örnekleri artırabiliriz. Hatta daha ileri gidip, bazı olayları bırakınız farklı görmeyi, bütünüyle yok sayan veya durumun tamamen ters yüz edilerek açıklanmasına ne denilmelidir?
Hastalıklı zihniyet
“Stalin, Hitler, Mao, Pol Pot rejimleri, insanlığın bütün
gerçekliğini tersine çevirip, kitlesel katliamları sınıf
mücadelesinin zaferi, insanlığın zararlı ırklardan kurtulması gibi
aşağılık gerekçelerle açıklayan totaliter anlayışın vahşetini bugün
bile savunurken yüzü kızarmayı bırakın, kendisini bu tür
ideolojilerle var etmeye çalışan hastalıklı tiplere rastlamıyor
muyuz?”
Türkiye’nin içinde bulunduğu konjonktürü anlama konusunda
benzer bir körleşmeyi, bir toplumsal şizofreniyi yaşayanların
varlığı bir problem olarak görülebilir, fakat esas problem bu
hastalıklı anlayışı, egemen medya diliyle, yerleşik iktidar
odaklarıyla ve elbette ki uluslararası bağlantılarıyla bütün
toplumsal hayata yayılmaya çalışılmasıdır.