Başbakan Davutoğlu ekonomide önemli bir strateji uyguluyor: Bir taraftan küresel durgunluğa rağmen ekonomide canlanmayı hızlandırıp, büyümeye dönüştürecek reformları paketler halinde arka arkaya açmaya devam ederken; diğer taraftan ekonomik politikayı sosyal ekonomiyle birlikte değerlendirmeye özen gösteriyor olmasıdır.
Ekonomik büyüme meseleleri tartışılırken, üzerinde en çok durulan husus, önce ekmeğin büyütülmesinin (Fransız devriminden mülhem olacak, ekmek yerine daha çok ‘pasta’ tabirinin kullanıldığını hatırlatalım) gerekli olduğunun belirtilip, paylaşımın daha sonra ki bir konu olduğu iddiasıdır. Türkiye tam tersini yapıyor, büyümeyi “refah artışına dönüştüren politikaları” tercih ediyor. Bunda başarılı olduğunu gösteren veriler ortadadır. OECD verilerine göre geçtiğimiz 10 yıl öncesinde %30 civarında olan açlık sınırında yaşayan nüfusun oranı %2’nin altına düşmüş görünmektedir ve bu eğilim dünyanın birçok ülkesinde artarken, Türkiye bu iyileştirmeyi küresel krize rağmen gerçekleştirmiş bulunmaktadır.