Bir ülkede bir konu bu kadar zamandır tartışılıyorsa ortada bir sorun var demektir. Laiklik eleştirilerinin veya laiklik karşıtlığı diye tartışılan birçok konu esastan ‘laiklikle’ ilgili değil doğrudan doğruya bizdeki ‘laiklik anlayışıyla’ ilgilidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konuyla ilgili yaptığı açıklamada üzerinde durduğu husus, meselenin ne kadar önemli olduğunu aşikâr bir biçimde zaten ortaya koymaktadır. Cumhurbaşkanı, Mısır başta olmak üzere çeşitli İslam ülkelerinde yaptığı konuşmalarda Türkiye’nin modernleşme sürecinde kazandığı konumun bir ‘model ülke’ diye nitelendirilmesinin sebeplerinden biri olarak laikliğin yerini vurguladığını hatırlatmıştır.
Bu gerçeklik ortadayken ‘Türkiye laiklikten uzaklaşıyor mu, yeni anayasada laiklik ilkesinden vazgeçilecek mi?’ gibi soruları sormak en azından durumu kavrayamamak demektir. Esas soru şudur: “Bütün bu tartışmalara sebep olan uygulamalar, devletin toplumun bütün alanlarına müdahale etmesine yol açan keyfilikleri laiklikle gerekçelendiren özgürlük karşıtı anlayış yeni anayasada değiştirilecek midir?”
Laiklik tehlikede!
Bütün bu sorunların kaynağında ‘otoriter laiklik’ diye
isimlendirdiğimiz aslında ilkesel olarak demokratik değerlerle
çatışan bir anlayış bulunmaktadır. Onun içindir ki, sorunu
tanımlarken doğru tanımlamak gerekir. Türkiye yeni anayasa ile
otoriter laiklikten demokratik laiklik anlayışına geçebilecek
midir?
Konunun yeniden gündeme gelmesine neden olan son tartışmalar
değerlendirildiğinde, bu konudaki temel hassasiyetin arkasında aynı
problemin olduğu görülecektir. “Türkiye’de laiklik uygulaması diye
takip edilen politikalar maalesef anti demokratik ‘kültür devrimi’
uygulamalarıdır.”