Gazete ve televizyonlara, sosyal medyaya bakılırsa, ülkede yaygın bir ‘mağduriyet’ vardır ve bu mağduriyete sebebiyet veren olaylar, uygulamalar giderek artmaktadır! Durum böyle midir, bu mağduriyet söylemi neyin nesidir?
15 Temmuz darbe girişiminden sonra FETÖ yapılanmasına karşı başlatılan mücadelenin etkin bir biçimde sürdürülmesinin de, hızlı hareket edilmesinin de önemli olduğu gibi, zorunlu olduğu açıktır. Çünkü bu yapılanma Türk demokrasisine karşı girişilen anti-demokratik bir hareket olduğu kadar ülkenin bağımsızlığına karşı girişilmiş bir ihanet hareketidir ki bu yapının mensuplarının bir an önce tasfiye edilmesi hayati ehemmiyete sahiptir. “Devlet, ülkenin bağımsızlık hukukunu temsil ettiği kadar bunu sağlama, sürdürme görevi olan bir kurumdur, bu bakımdan devlet mekanizması içinde olduğu gibi kamusal alanda, sivil toplumda bu terör örgütüne mensup bütün unsurları etkisiz kılacak mücadeleyi yapmak mecburiyeti vardır.”
FETÖ’nün sahipleri rahatsız
Türkiye’nin herhangi bir anti-demokratik saldırıdan daha fazla bir tehditle karşılaştığının bilinmesi, bu mücadelenin, bir milli bağımsızlık meselesi olduğunun bilinciyle yapılmasını gerektirmektedir. Bu aynı zamanda mücadelenin demokrasi içinde hukuk devletinin kurallarıyla yapılmasını da önemli kılmaktadır. “Unutmayalım ki Olağanüstü Hal rejimi demokratik sistem içinde düzenlenmiş bir müessesedir ve Meclis’in denetiminde gerçekleşen bir uygulamadır. Türkiye 15 Temmuz’da bir şok yaşamıştır ve devletin buna bir şok yaparak karşılık vermesi anlaşılabilir bir durumdur.”
Günümüzde terör örgütlerinin, uluslararası siyasetin bir mücadele aracı, bir uzantısı olduklarını düşünürsek (aksi, takdirde ayakta kalmaları uzun süre varlıklarını korumaları mümkün değildir) kendilerine karşı yapılan anti-terör mücadelesini etkisizleştirmek için söylem geliştirme, medya üzerinden baskı kurma ve terörle mücadeleyi itibarsızlaştırıp, etkilemek için geniş bir destek bulmaları zor olmayacaktır.