Cehalet ve kurnazlık bir araya geldiğinde ortaya çıkan trajikomik bir haldir. Temel insan haklarına, yaşama hakkı başta olmak üzere asla saygı duymayanlar, özgürlükten korkanlar elbette ki var olmaya, farklı olmaya, kendini farklı şekilde ifade etmeye, siyaseti bu çoğulculuk içinde yapmaya yani demokrasiye saygı duymazlar hatta tahammül edemezler.
Onlar hem cahil hem kurnaz oldukları için; her söylediklerini barış ve demokrasi adına yaptıklarını ifade ederken yüzleri kızarmaz. İşin tuhafı, bu kavram istismarını sürdürerek insanları aldatabileceklerine inanıyor görünmeleridir. Oysa darbelerden, müdahalelerden, baskı düzeninden, vesayet rejiminden yeni çıkmaya çalışan, ancak nefes almış bir toplumun bu tür çarpık anlayışa itibar etmesini beklemek, kendini aldatmaktan başka bir şey değildir.
TÜRKİYE DÜŞMANLIĞI
“Totaliter ideolojiler, bütün hakikati kendi içlerinde gören dünya görüşleridir. Orada fert yoktur, farklı toplumsal gruplar, sınıflar, zümreler kısacası farklılaşma yoktur ‘tek doğru, tek yol’ vardır. Kapalı toplum projesine sahip özgürlük düşmanı bu ideolojiler, kaçınılmaz olarak otoriterdirler.” Bu otoriter yapı, kendisini süreklileştirmek için, otoriteyi, lideri, örgütü kutsar. Bu durum Nazi Partisinde de böyledir, Faşist Partide de, Lenin’in Komünist Partisinde de, Stalinist komünist partilerde de… Bu baskıcı siyasal partilerin hayranlarına günümüzde rastlamak da zor değildir. PKK ve onun muhtelif isimlerdeki uzantıları bu özellikleri en kaba, en ilkel biçimde taşıyan örgütlenmelerdir.