Batının konuyu anlamaktan uzak olmasının sebepleri vardır. Batılılar Türk toplum yapısını dışardan gözlemleyerek ya da içerde irtibatlı bulundukları akademisyen, yazar, gazeteci, aydın diye tanıdıkları vasıtasıyla yani kendi medyaları üzerinden anlamaya çalışmaktadırlar. Yıllar yılı bu çevre üzerinden Türkiye hakkında öğrendikleri Batı kamuoyunda öylesine bir kanaat oluşmasına yol açmıştır ki bu durum onların bu ülkede yaşananları kavramalarının önündeki çarpıtıcı bir mercek gibi işlev görmektedir.
Yıllarca neredeyse ezberlenen öğretilmiş/öğrenilmiş çarpık toplumsal haritayı şu şekilde özetlemek mümkündür. “Türk toplumu cahil kalabalıklardan oluşmaktadır. Bu kitleler her türlü değişime kapalı bir kadercilik anlayışıyla yaşamaktadır. Abdülhamit Han’dan bu tarafa gericiliğin siyasi dayanağı bu toplumsal yapı ve bunun zihniyetidir. Türkiye bu sebeple Cumhuriyet döneminde de Atatürk’ün çok istemesine rağmen demokrasiye geçememiştir. Atatürk’ten sonra başta İsmet Paşa, Recep Peker olmak üzere dönemin siyasi kadrosu haklı olarak ülkeyi Batılılaştırmak için halkı zorla değiştirmeye çalışan, o çok sözü edilen ‘tepeden inmeci politikaları’ uygulamak zorunda kalmışlardır. “