Modern muhafazakârlık Türk toplumsal tarihinde ciddi ağırlığı olan bir harekettir. Oysa Türkiye’de modernleşme deyince akla ilk gelenler arasında muhafazakârlar yer almaz. Bunun sebebi, düşünce dünyamızın batıdan transfer edilen kavramların, iki farklı sosyolojiyi yok sayarak benimsemesi, eleştirel ve analitik olarak değerlendirememesidir. “Kavramlar her zaman tartışmalı olmayabilir, fakat o kavramları üreten olayların hangi toplumsal yapılardan transfer edildiğini dikkate almadan bir araç olarak kullanmak ciddi sorunlara yol açmaktadır.”
Modernleşme bizim toplumumuzda, daha çok yerli olanların tasfiye edilmesi olarak anlaşılmıştır ve bu kanaat yerleşik hale gelmiştir. Bunun nedeni modernleşmeci oldukları iddiasıyla ortaya çıkanların sahip olduğu ideolojiyle ilgilidir. Türkiye’de hala batılılaşma ve modernleşme kavramları arasındaki derin fark görülememektedir çünkü resmi ideoloji zaten bu özdeşlik üzerine kuruludur. Durum böyle olunca da devletin ideolojik mekanizmalarının ürettiği bakış/kavrayış biçiminin bunu aşması ciddi bir entelektüel çabayı gerekli kılmaktadır.
Muhafazakârlık neye dayanıyor?
Bu mesele İmparatorluk bünyesinde şekillenmiş bir konudur. Türkiye’de siyasal gelişmelerin akışında Batılılaşma ideolojisini savunan gruplar devlet içinde Sultan’a karşı iktidar mücadelesini veren sivil bürokratlar ve askerlerdir. İlginçtir; Sultanlar Batılaşma taraftarı olan bürokratlardan daha fazla modernlik yanlısıdırlar.