Türkiye’de toplumsal gelişimin arkasındaki dinamiklere baktığımızda değişimi yaratan gücün geleneksel toplumsal zümrelerden modern orta sınıflara geçtiğini/sıçradığını görmek mümkündür. Peki, bu modern orta sınıflar nasıl ortaya çıkmıştır? AK Parti’nin toplumsal tabanıyla takip ettiği, benim modern muhafazakârlık dediğim, siyaset biçimi arasındaki ilişkiler ve bugün önümüzdeki sorunların aşılmasında bu siyasetin cevap vermesi gereken sorular nelerdir?
Öncelikle şu belirlemeyi yaparak işe başlamak gerekir: “Türkiye’deki muhafazakârlık batılı anlamda bir muhafazakârlık değildir; sınıfsal bir mesnede dayanmadığı gibi devletle toplum arasında, devlete egemen olan belli bir ideoloji ile toplum arasındaki çelişkilerden doğduğu için farklı bir mahiyete sahiptir. Bu sebepledir ki dayandığı toplumsal temeller, devletle özdeşleşmiş ‘bürokratik tahakküm geleneğine’ karşı sivil alandan yükselmiştir.” Dolayısıyla sivil toplumun siyasetteki alanının genişlemesi kaçınılmaz olarak birincisi; demokratikleşme reformlarının devam etmesine ikincisi ise ekonomik büyümenin devamına bağlıdır.
Muhafazakârlar modern olur mu?
Muhafazakâr modernlik, devletten topluma doğru gelen düzenleyici, değiştirici, ‘otoriter batılılaşmacı reformlara’ karşı yerli kültürü savunan, bütün toplumsal unsurları mobilize edecek bir ideolojidir. Toplumsal aktörleri veya katmanları devlet iktidarını fiilen kullanan ideolojik ve politik kadrolardan oluşur. Devletin iktidar araçları üzerinden devşirilen çeşitli zümrelerin katılımıyla (siyasal toplumsallaşma süreciyle) bu kadrolar kendileri için geniş bir toplumsal zemin üretmeye çalışırlar ki, bunda zaman içinde epeyce bir mesafe kat ettiklerini belirtmek gerekir.