Muhafazakâr modernlik dediğimiz olay AK Parti’nin kendisini muhafazakâr demokrat olarak tanımlamasıyla doğrudan ilgili olmaktan öteye bir şeydir. Bu durum, toplumsal gelişme aşamaları içinde AK Parti’nin siyaset sürecinde durduğu yer, temsil ettiği gelenekle ilgilidir.
Batılılaşma hareketleri başarısız olup, topluma karşı bir
siyaset alanı olarak devleti tahkim ederek onun üzerinde bir zümre
tarafından tahakküm kurulmasına fırsat verince, demokrasiye doğru
atılan ilk adımla birlikte muhafazakâr modernlik süreci
başlamıştır.
Batılılaşma politikalarının devlet zırhına bürünüp baskı altına
aldığı toplumun kendi kültürünü ve kimliğini korumaya yönelik
muhafazakâr tavrı, demokratikleşme sürecinde yenilik yaratarak
kapalı/baskıcı siyasal yapıyı dönüştürecek politikaları harekete
geçirdiği gibi, toplumun geleneksel farklılıklarını başta ekonomi
olmak üzere her kurumsal yapıda yeniden farklılaştırarak üretmesine
imkân sağlamıştır.
Demokrasi ve muhafazakârlar
Demokrat Parti ve Adalet Partisi bu sürecin ilk taşıyıcıları konumundadır fakat bunu bir siyaset haline getirme arzusu ancak Özal’ın siyaset sahnesinde yer almasıyla söz konusu olacaktır. Eski yapının güçlü kurumsal ilişkilerinin direncinin kırılarak, muhafazakâr modernliğin güçlü bir dalga halinde yükselmesi için 2000’li yıllara kadar beklemek gerekecektir.