Yazımın başlığına hemen itiraz edileceğini tahmin etmek zor değildir. Bu seçim öncesinde irili ufaklı bütün muhalefet partilerinin asgari ücretten tutun, mazot fiyatına, aile yardımına ve daha birçok konuda artan oranlarda ve birbirleriyle yarışacak bir biçimde vaatlerde bulunduklarını hatırlatıp, bunlar ekonomiyle ilgili değil mi diye sorulabilir. Başta CHP olmak üzere muhalefet partilerinin her birinin bu tür açıklamalarda bulunmasının, adeta açık artırmadaymış gibi artan rakamlar telaffuz etmeleri, onların ekonomi konuştuklarını değil, ekonomi meselesini ciddiyetle değerlendirmekten uzak olduklarını gösterir.
Ekonomiden bahsetmenin bir takım vaatler sıralamanın çok
ötesinde olduğunu, eminim ki bu partilerde yer alan birçok
siyasetçinin bildiği bir husustur. Buna rağmen birtakım vaat
listeleri hazırlanmakla yetiniliyorsa bunun nedenleri üzerinde
düşünmek gerekir. Bu durumda muhalefetin ya ekonomik politika
hazırlayacak kadro sorunu yaşadığı, ya alternatif ekonomik bir
model geliştirmede yetersiz kaldığı yahut ta meseleyi reklamcı
aklıyla alıp bir seçim malzemesi olarak gördüğünden söz edilebilir
ki bunlardan hangi ihtimal geçerli olursa olsun netice aynı yere
çıkacaktır: Muhalefetin ekonomik meseleye dönük bir yüzü
yoktur.
Sadece muhalefet partilerinin değil, muhalif medyanın,
yazar-yorumcu hatta bazı iktisatçıların uzun zamandır sürdürdükleri
ve her seçim döneminde nerdeyse bir kampanyaya dönüştürdükleri
'kriz bekliyoruz, kriz neredeyse geldi geliyor' türünden
kehanetleri de bu bağlamda değerlendirmek mümkündür. Muhalefet
partilerinin buradaki sorunu veya sorumlu olmayan davranışı ise
meseleyi, ekonomiyi bu düzeyde ele alanların oluşturduğu argümanlar
çerçevesinin dışına taşıyıp yeni bir ekonomi politikası oluşturacak
çabayı, emeği ortaya koymadan, tepkisel düzeyde ileri sürülen
basmakalıp sloganlara havale etmeleridir.