ABD’de Donald Trump, Almanya’da Neo Naziler, Fransa’da Le Pen diğer Avrupa ülkelerinde başkaları… Batı’da yükselen eğilimin iki özelliği var; ilki İslam düşmanlığı, diğeri yabancı düşmanlığı. Batı’nın o üzerinde sıkça konuşulan insan hakları, özgürlükler, başkalarına karşı hoşgörülü olduğu söylenen davranış biçimi neden değişmeye başladı, neden Batı ‘biz ve ötekiler’ ekseninde bir siyasal tutum geliştirmeye yöneldi, ne oldu da Batı ülkelerinin siyaset sahnesinde kötü adamların sayısı birdenbire arttı? Bu soruları daha da artırmak aydınlanmanın, moderniteyi yaratan tarihsel değişim dalgalarının nasıl bu noktaya evrildiğini hatırlatmak da mümkündür.
Eskiden Türkiye’den yurtdışına gitmek oldukça meşakkatli bir işti ve gidenlere de şanslı gözüyle bakılırdı, hele uzun süre yurtdışında kalanlar, okuma fırsatı bulanlar, yaşayanlar neredeyse imtiyazlı sayılırdı. Ulaştırma imkânlarının kıtlığı, döviz bulamama daha doğrusu fiilen yabancı para sahibi olmanın yasak olması, Türk parasının değerinin kanunla korunabileceği fikri gibi sebepler ve elbette ülkelerin içine kapandığı yıllarda sadece insanların yurt dışına çıkışı değil, malların, paranın, fikirlerin hareketinin de oldukça sınırlı olduğu bir dünya söz konusuydu.