Türkiye’nin terör saldırısı altında olması, bir taraftan PKK
diğer taraftan DAEŞ olmak üzere kanlı terör örgütlerinin
katliamlarına muhatap olması nedensiz değildir. Tabiat ta hiçbir
olay sebepsiz olmadığı gibi toplumsal alanda da hiçbir olay tesadüf
değildir. Türkiye terör saldırıları üzerinden belli bir alanda
sıkıştırılmak, içine kapanması sağlanarak öncelikle bölgede takip
ettiği politikalar başta olmak üzere, dış siyasetinde değişime
zorlanmak istenmektedir.
Terörün Türkiye’nin sadece Suriye meselesiyle ilgili olduğunu
düşünmek doğru değildir. Esas meselenin dış politikada Türkiye
merkezli yeni bölgesel politikalar ve bu merkez ekseninde Dünya’ya
dönük yeni yaklaşımlar bulunmaktadır.
İstanbul Atatürk Havaalanı saldırısının İsrail mutabakatının
arkasından, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Rus Lider Putin’le beklenen
telefon görüşmesinden hemen önce yapılması şüphesiz zamanlama
açısından ilginçtir fakat burada esas üzerinde durulması gereken
husus uluslararası en büyük hava limanının hedef seçilerek ülkeyi
bütün Dünya’ya karşı güvensiz bir imaja sahip kılarak, terörle
ülkenin adının birlikte anılmasını temin etme arzusudur. Buradan
‘siz hangi adımları atarsanız atın terör kuşatması devam edecek’
mesajı verilmek istendiği açıktır.