Türkiye nüfusunun ‘genç ve dinamik’ olduğunu söyleyerek söze başlamak moda haline gelmiştir. Demografik süreçlerin mahiyetini kavramadan, bu tür ‘boş laflar’ söylemenin bir manası olmadığı gibi esas meseleyi yani kalkınmayı anlamaya katkısının olması da mümkün değildir.
Yeterince üzerinde durulmasa da Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri nüfus artış hızının hızla düşmesidir; bunun ne demek olduğunu anlamak için doğurganlık oranının düşmesinin yanında yaşlılık oranının artmasının hangi sorunların habercisi olduğuna bakmak gerekir. Oysa daha 1970’lerde, ilkokullardan başlayarak her seviyedeki eğitim kurumunda ‘nüfus artışının zararlarından’ bahsedip bunu önlemek için neler yapılması konuşulurdu, dahası nüfus artışını önleme anlayışının topluma benimsetilmesi için her türlü imkânın seferber edilmesi gerektiği söylenirdi. Nüfus planlaması, aile planlaması örgütleri Batı’dan aldıkları muhtelif desteklerle de nüfus artışını önleyici çalışmalar yapmaktaydılar.
BE