Son zamanlarda sıkça sorulan bir soru olarak, hatta çoğu kere sorunun ötesine geçip kesin bir hüküm gibi tartışılan konu bu. Türkiye’nin Ortadoğu’da yanlış yerde durduğunu söyleyenlerin fikirlerinin dayandığı birkaç nokta var. Bunların başında Suriye meselesi gelmektedir. Suriye’de rejimin ayakta kalması, ABD’nin PKK/PYD desteğinde Türkiye’yi kuşatan bir oluşuma gitmesi, Türkmenlerin 1200 yıllık vatanlarında katledilmeleri gibi olaylar hatırlanırsa, bu iddiada bulunanların kendi görüşlerini destekleyecek birçok gerekçe bulunabilir.
Bu konuyla ilgili asıl söylenmek istenen zaman zaman açık veya üstü kapalı ifade edilen husus ‘Türkiye’nin Ortadoğu’ya bulaşmaması gerektiği halde işin içine bu kadar girmiş olmasıdır’. Çünkü Ortadoğu bataklığına girdikten sonra bu meselelerle karşılaşmak kaçınılmazdır. Açıktır ki, bu görüşü ileri sürenler ‘Ortadoğu’nun sahibi bu coğrafyayı dizayn edenlerdir; onların işine karışılmaması gerekir. Dün haritayı böyle çizmişlerdi, bugün şöyle çizmek istemektedirler. Türkiye mümkünse onlarla birlikte hareket etmenin yolunu bulmalıdır, onlara rağmen bir şey yapmak yanlıştır ayrıca mümkün de değildir.’ Bu görüşü savunanların ihmal ettiği veya görmemizi istemediği şey yeniden çizilmek istenen haritanın bizim coğrafyamıza tekabül ettiğidir.