“Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı düşmanlığın patolojik bir hal aldığını, bunun Türkiye’deki geleneksel anti-demokratik zihniyet biçimiyle eklemleşerek veya ondan türeyerek bir anlamda ‘karşı şahıs kültü’ denilebilecek bir özne etrafında saplantıya dönüştüğü görülüyor.” Bu anlayış biçiminin giderek garip bir düşünme tarzı yarattığını ve bu durumun kalıp yargılar üzerinden nefret üreten hastalıklı bir durum oluşturmasının her şeyden önce sıkça şikayet edilen kutuplaşmanın kışkırtıcı dilini yaygınlaştırdığını görmek istemeyenler var. Esas olarak ülkenin seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı’na karşı böylesine patolojik bir hal almış düşmanlık duygularıyla yaşamanın nasıl marazi bir durum olduğunu, gündelik hayatı nasıl tahrip ettiğini görmek zor değildir ve üstelik bu tavrın bir siyasi fikre, bir siyasi lidere karşı muhalefet yapmayı baştan imkansız hale soktuğunu da kabul etmek lazımdır. Bir partiye, bir siyasetçiye karşı muhalefet yapmak; rasyonel bir zeminde, eleştirel bir tavırla ve elbette alternatif siyasetle mümkün olabilecek bir iştir.