Şehirlerin yönetimi, her şeyden önce şehrin toplumsal değişimiyle yani aktüel olanla tarihsel varlığı arasındaki ilişkiyi yeniden kurmayı, bunu morfolojiye, estetiğe, mimariye, şehir kimliğine, dahası bütün bunları toplumsal yaşama alanı olarak mekâna yansıtacak mekanizmaları, kurumları, yöntem ve araçlarını ortaya koymayı gerektirmektedir.
İnsan ve mekân ilişkilerini düzenlemek, birincisi, tarihsel birikimle aktüel sorunlar dengesini; ikincisi, toplumsal düzeyde mekân ve toplumsal ilişkileri bütünleştirecek bir örgütlenme modelini; üçüncüsü, ekonomik ilişkileri mekân-toplum etkileşimi bağlamında yeniden dağıtacak mekanizmaları kurmayı gerektirir. Şehirle insan arasında bu alanlarda denge sağlamadan demokratikleşme sürecini derinleştirmek kolay değildir. Şehir kültürü, şehirlilik bilinci demokratik değerlerin temelinde yatan unsurlardır; şehir farklılaşma ve çoğulculuk üretir.
ŞEHİR, CANLI MIDIR?
Türkiye’nin şehirlerinin talihsizliği, şehir kimlikler