İmparatorluğun parçalanıp, paylaşıldıktan sonra, masa başında cetvelle çizildiği söylenen sınırların sonuna mı gelindi? Bir dönemin bittiği kesin fakat yerine neyin, nasıl bir siyasal haritanın konulacağı tartışılıyor. Aslında sadece bir tartışmanın yapılmadığını, bu coğrafyayı kana bulayan kirli hesaplara dayanan bir mücadelenin yaşandığını görmek gerekir. Son günlerde Suriye'de Tel Abyad'da yaşanan olaylara buradan bakmak gerekir.
Dünya sistemi, yüz yıl önce İngiltere'nin patronajında imparatorluğu parçalayıp pay ederken muhtemel bir bağımsızlık mücadelesiyle, milli direnişle karşılaşacağını tahmin etmişti ve bu sebeple bu mücadelenin sonucunda Türklere kalacak topraklarda, petrol gibi ekonomik bir değerin yer almaması, kalmaması gerektiğini öncelikli bir mesele yapmıştı. Dahası, Türklerin imparatorluk tasfiye edildikten sonra da eski topraklar üzerinde bir etkisinin kalmamasına dikkat etmişlerdir. Lozan'da Musul meselesinin kaybedilmesi, sıradan bir ulus devlet düzeninin öngörülmesi tesadüf değildir.
Kimin sınırı?
Bugün, yüz yıl sonra çizilen bu sınırlar, bu coğrafyada yaşayan
insanlara dar gelmeye başlamıştır. Yaşanan olayları bunun sonucu
olarak görmek doğru olacaktır. Sömürgecilik sonrası milliyetçilik
ve bağımsızlık hareketleri Batılı ulus devlet formasyonunda
oluştuğu için, sömürgecilerin çizdiği sınırlar içindeki ulus
devletler, onların takip ettiği Batılılaşma hareketleri bu
ülkelerin yönetici elitleriyle halkları arasında derin çatışma
alanlarına sebep olmuştur. Bahar devrimleri bu çelişkilerin
üzerinde yükselen siyasal gelişmelerdir.