Ankara katliamından sonra hissedilen ilk şey, hüzündü. Bu hüzünde derin bir acıyla birlikte, kaygıdan çok ‘ne olduğunu anlıyoruz, ülkemiz saldırı altında ve biz bunun nedenini biliyoruz’ şeklinde vakur bir tavır saklıydı.
PKK terörünün yıllarca döktüğü kana, şimdi kitlesel ölçekte bir
katliamın eklenmesi ‘insanımızda terörün mahiyeti, karanlık yapısı
hakkında ancak sağduyu ile ulaşılabilecek bir bilinç yaratmıştır.’
Bu kanaatim, konuştuğum görüştüğüm çok sayıda esnaftan işçiye,
gençten yaşlıya farklı kesimlere mensup insanları dinledikçe daha
da güçlendi.
Sokakta oynayan çocuğu, Diyarbakır’da lokantada çalışan garsonu,
karısı ve çocuğunun yanında doktoru, yatağında uyuyan polisleri,
hendeklere bomba koyup yoldan geçenleri katledenlere karşı mücadele
eden, halkın güvenliğini sağlayan polis ve askerleri şehit eden
terör cinayetleri, muhtelif sendika ve örgütlerin mitinglerine
yapılan bombalamalar, Ankara’yı acıya boğan terörist saldırı,
milletin vicdanında tüm Türkiye’ye yapılan saldırılar olarak
algılanmış ve arkasında aynı karanlık yapının bulunduğu kanaati
herkes tarafından paylaşılır olmuştur.