Fransa’da bir siyaset bilimci olduğu iddia edilen Philippe Moreau adlı sapık Türkiye’de demokrasi yoluyla kazanamayacaklarını itiraf ederek “O zaman geriye ya iç savaş ya da bunu söylemek zor ama onun (Cumhurbaşkanı Erdoğan) öldürülmesi kalıyor” diyor. Türkiye karşıtı bu tavrı, Almanya’daki ırkçı anlayışın giderek devlet politikasına yansıdığını, Hollanda’daki malum politikayı, Avusturya’nın nefretçi söylemini görmesek, bu iç savaş çıkartma arzusunu, bu cinayet kışkırtıcılığını hem de bir başka ülkenin cumhurbaşkanına yönelik suikast yapılması çağrısını, yapanın sapık ruh haline bağlayıp açıklamak mümkün olabilirdi!
Durum bugün oldukça farklı bir hale gelmişse, “Batılı başkentlerde Türkiye karşıtlığı, adeta önce ülkenin iç işlerine müdahale etmeye oradan da giderek düşmanca bir dile dönüşmüşse bunu hiç kimse özellikle de muhalefet partileri ‘Batı bize destek oluyor, Erdoğan mitini yıkacağız’ diye anlamaya kalkmamalıdırlar. Bunlar Batı’nın Türkiye operasyonudur ve maksatlarını anlayarak hareket etmek gerekir.”
Batı çıkmazı
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin kararı ortadadır. Onlar, Türkiye’yi baskı altına almayı planlayanların beklentilerini yansıtan bir karar almışlardır. 1990’lardan bugüne atılan bütün demokratikleşme adımlarını, siyasi reformları yok sayarak Türkiye’nin ‘siyasi denetim altına’ almaya karar verilmesi, öncelikle demokratik ilkelere karşı saygısızlık ve halka karşı haksızlıktır; çünkü demokratikleşme sürecinin gerçek aktörü Türk halkıdır. AKPM kararıyla yapılmak istenen de Batı’nın diğer mekanizmalarının, istihbarat servislerinden devletlerin beklentilerine dönük taleplerle ilgilidir. “Bu bakımdan hiç kimse meseleyi ‘2004’te de AK Parti iktidarı vardı o zaman siyasi denetimin kalkmasına karar veren AKPM bugün bunu kasıtlı yapmamıştır’ deme saflığına düşmesin. AK Parti siyasetini kontrol altına alacak, ona baskı yapacak iç mekanizmaların hepsini devreye sokup, netice alamayacakları görülünce bizzat Batılı merkezlerin devreye girmek zorunda kaldıklarını görmek gerekir.”
Açıklayalım, Batı sistemi, Türkiye ile kurduğu ilişki biçiminin yani ‘Batı-bağımlı ilişkilerin kurumsallaşmış yapısını’ değiştirilmesine tepki duymaktadır. Bunun ortaya çıkmasına yol açan gelişmelere bakıldığında sorunun Türkiye’nin Ortadoğu’yla kurulan yüzyıllık ilişki biçimini değiştirmesinden kaynaklandığı görülecektir. Batı tahakkümünü bozan iki gelişmeden bahsedilebilir. Bunlardan ilki, bölgede demokratikleşme talepleriyle yükselen bahar devrimleri; diğeri de Türkiye’nin demokrasisinin güçlenmesiyle oluşan bağımsız dış politika yaklaşımıdır. Türkiye Ortadoğu’da demokratikleşme hareketlerine model olmakla kalmayıp bu süreci destekleyince, Batı’nın Ortadoğu siyasetinden farklılaştığı gibi, dış siyaseti de bağımsızlaştıkça da Batı’yla çelişkiler yaşamaya başlamıştır.