Önce anlaşılması gereken olay ABD de neyin yaşandığıyla ilgilidir. Anketçilerin, seçim öncesi ve sonrası sonuçlara bakarak yaptıkları değerlendirmelerindeki çelişkileri dikkate alırsak, bunlardan fazla bir şey anlama şansımız olamaz, aksi takdirde Alaska’da seçimi Trump kazanırken, Hawaii’de Clinton’ın kazanmasını soğuk ve sıcak iklimli yerlerde yaşayanların siyasi tercihlerindeki farklılaşmayla açıklanabileceğini gibi bir fikre ulaşırız!
Neredeyse tek bir seçimi sonucunu dahi doğru tahmin edemeyen bazı anketçilerin benzeri yorumları, yarım yamalak ABD bilgileriyle bu ülke için de mevzubahis etmelerine hayran olmamak zordur, bu sebeple onların ABD seçim sonucunu tahminlerinde kendileriyle tutarlı olacak şekilde yanılmalarına da şaşmamak gerekir. Bu yüzden ABD de ne olup bittiğine başka bir nokta-i nazardan bakmak gerekir.
Demokrasi krizi
ABD seçimlerinde düşük katılım oranı önemli bir meseledir. Bu durum sadece bu seçimle ilgili olmayıp yapısal bir sorun olarak bütün Batı dünyasında varlığını devam ettirmektedir. Bunun açık ifadesi ABD yurttaşlarının yarıya yakın bir kısmının oy verme davranışına girmemesi veya siyasete katılmayı reddetmesidir. Bu problemle ilgili hemen akla gelen ilk cevap ‘insanların durumdan memnun olması, statükonun devam etmesini istedikleri için siyasete uzak durmaları oy verme davranışına katılmamalarıdır’ şeklinde olabilir. “Sanayi çağı boyunca bu yorumun büyük ölçüde geçerli olduğu yaygın olarak kabul edilmiştir fakat sorunlar artıp mevcut sistemin değişmesi gerektiği ortaya çıktığında, siyasete katılma motivasyonunun zayıflaması ciddi bir konudur.”