Elbette Türkiye AB üyesi olmadığı için İngiltere’nin yaptığını yani BREXİT oylaması yapması söz konusu değil fakat Türkiye’nin de bitmez bir masala dönen üyelik müzakere sürecini bu şekilde sürdürmesi artık anlamsız hale gelmiştir.
Türkiye AB ilişkileri nereye gidiyor? Cumhurbaşkanı Erdoğan AB’ye süre verip konuyu halk oylamasına götüreceğini söyleyince ne olacak? Bu tavır aslında AB ülkelerinin çoktan üyelik müzakerelerini özellikle Türkiye’nin iç işlerine karışma, müdahale etme aracı haline getirmelerine artık müsaade edilmeyeceğini ortaya koyan bir tavırdır. Müzakerelerin başlamasından bu tarafa AB ülkeleri kendi akıllarınca belli bir strateji oluşturup Türkiye’yi üyeliye götürecek bir süreci değil üyeliye kabul edilmemesini ortaya koyan bir yol izlemişler ve bunu da saklamamışlardır.
Neyin müzakeresi?
Türkiye’nin Batıcı kadrosu ülkeyi Avrupa’ya katmak için Tanzimat’ı alırsak yüz elli yıldan bu yana bir tutkuyla canla başla çabalamaktadır. İmparatorluk dönemi Batıcı-bürokratlarının bu tavırlarının yanlışlığı ortadadır, buldukları çıkış yolu İmparatorluğu önce yarı sömürgeleşme sürecine sokmuş sonra tasfiye edilecek hale getirmiştir. Buna rağmen onların Batılılaşma ideolojisine sarılmalarını, bir çaresizlik psikolojisi olarak anlamak dahi mümkündür.
Sanayi çağına adım atmış Batı karşısında, İmparatorluğu korumacı iktisat politikalarıyla, başka bir yönelişe sokmak, hiç olmazsa belli sektörlerde ekonomiyi güçlendirerek rasyonel bir seçim yaparak ekonominin tarımsal karakterini dönüştürecek bir arayış yerine, üstelik de en sanayileşmiş Batı ülkesi olan İngiltere ile serbest ticaret anlaşması yapmak tam bir felaket senaryosunu kabul etmek demekti. İmparatorlukta bu iktisat öncesi mantığın ideolojik sebeplere, belli bir psikolojiye dayanarak Batılılaşma aşkına bu tercihin yapması İmparatorluğun bazı alanlarda kurduğu sanayi tesislerinin de işlemesini imkânsız hale getirmişti.