Yoğun bir tartışma başlamıştı. Tartışmayı başlatan, olayın fitilini ateşleyen bir romandı. Şimdilerde pek popüler olmayan Erol Toy’un ‘İmparator’ adlı romanı, Türk sanayileşmesi ile ilgili bir aile hikayesiydi. 70’li yılların etkileyici ‘Yön’ çizgisinde bir bakış açısıyla ‘montaj sanayinin’ nasıl ortaya çıktığını, daha doğrusu devletin kapitalist yetiştirme modelinin yol açtığı olaylar etrafında ‘İmparator’un nasıl geliştiği anlatılıyordu. Dönemin politik ortamı, hakim bakış açısı içinde bu roman uzun süre en çok satan kitaplar listesinin başında yer aldı.
O zaman gazetelerin kitap sayfası veya kitap eklerinde yapılan yorumlarda, aslında anlatılan hikayenin Koç’un yani Vehbi Bey’in hikayesi olduğu yazıldı, çizildi. Çok geçmeden Vehbi Koç imzasıyla yayımlanan ‘Hayat Hikayem’le bizzat Vehbi Bey, hakkında yazılıp konuşulanlara, yazılanlardaki çarpıtmalara, gerçek dışı ithamlara böylece cevap vermiş oluyordu.
Yerli sanayi
Demokrat Parti’nin 1950’den sonra geri kalmış, yoksul köylü
toplumunu kente ulaştırmak için başlattığı alt yapı çalışmaları ve
özellikle karayolu ulaşımının sağladığı imkanlar, Marshall planı
çerçevesinde modern tarım araçlarının köylere girişinin yarattığı
ivmeyle buluşunca tarımsal yapıda değişim başlamıştı. 27 Mayıs
Darbesi, bu sürecin siyasi olarak önünü kesmiş olsa da, toplumsal
değişim devam etmiştir. 1965’ten sonra Adalet Partisi yeniden
DP’nin izlediği ekonomik politikaları devam ettirecektir. İşte
1970’lerde yükselmeye başlayan sanayi kuruluşları bu politikaların
neticesidir.
Bir taraftan devlet kamu iktisadi kuruluşları vasıtasıyla arka
arkaya petro-kimya, demir-çelik başta olmak üzere temel sanayileri
kurmaya çalışırken, diğer taraftan da özel sektör dayanıklı tüketim
malları başta olmak üzere, muhtelif tüketim ürünlerini imal etmeye
çalışmaktadır. İzlenen ‘ithal ikamesi stratejisi’ gereği, bebek
endüstriler yüksek koruma duvarları tarafından korunarak ‘yerli bir
sanayinin’ kurulması hedeflenmektedir. Türkiye dönemin Soğuk Savaş
ortamında, iki kutuplu dünyada ‘karma ekonomi’ diye bilinen bir
düzen içinde, devlet ve özel sektörün yan yana çalışmasını
öngörmektedir. Bu düzen, aslında Türkiye’ye özgü bir sistem
değildir ve birçok kapitalist ülkede zaten uygulanmakta olan bir
modeldir. Burada devletin ekonomik olarak iki görevi ön plana
çıkmaktadır. Bunlardan biri, özel sektörü korumak geliştirmek, rant
tahsis etmek, diğeri; kamu kuruluşlarının ara mal üretimiyle özel
sektörün desteklenmesi, ucuz girdi temini ve elbette alt yapıyının
hazırlanması.