Sokaklarda toplanıp, mitinglerde kalabalıklara veya terör eylemi
sonucunda kaybedilen bazı şahsiyetlerin cenaze törenlerini bahane
ederek bir araya gelen insanlara, “Türkiye İran olmayacak” diye
slogan attıranlar henüz unutulmuş olamaz. O günlerde ortaya atılan
iddia şuydu: İran, İslam Devrimi'ni dışarıya yaymak ihraç etmek
üzere çalışmaktadır, dolayısıyla Türkiye’deki Kemalist rejimin baş
düşmanıdır.
Bilindiği gibi iddia burada bırakılmamaktadır.”Türkiye’nin
demokratikleşmesini arzulayanlara, yerleşik militarist rejimin ve
kurumlarının değiştirilmesini isteyenlere daha işin başında gözdağı
verilmektedir”. Türk toplumunun Müslüman bir geleneğe sahip olması,
kaçınılmaz olarak bu baskı rejiminin değişimini talep edenler
arasında, geleneksel dindar veya yenilikçi muhafazakâr grupları ön
plana çıkarmaktaydı. İşte kendilerini rejim muhafızı konumunda
gören, eski rejimin değişimine karşı tepki gösteren bütün unsurlar,
bilhassa bu dindar-muhafazakâr unsurlardan gelen yenilikçi
taleplere, demokrasi ve özgürlükçü söyleme karşı tahammülsüzlük
göstermede sınır tanımamaktaydılar.