Vedat Bilgin Akşam Gazetesi

Ulus devletin krizi veya bir sorunu tanımlamak

Ortadoğu’daki temel siyasal sorununun, bu toplumların Batılı kurumlara adapte olamaması, insan hakları, demokrasi, kalkınma ve modernleşme süreçlerine uyum gösterecek yeteneklerden uzak olması gibi nedenlere bağlayarak...

04 Şubat 2016 | 168 okunma

Ortadoğu’daki temel siyasal sorununun, bu toplumların Batılı kurumlara adapte olamaması, insan hakları, demokrasi, kalkınma ve modernleşme süreçlerine uyum gösterecek yeteneklerden uzak olması gibi nedenlere bağlayarak açıklayanların sadece oryantalist bir bakış açısına değil, aynı zamanda bilim dışı bir bakış açısına saplanıp kaldıklarını görmek gerekir.

Çeşitli platformlarda bu tür ön yargıları savunan politikacı, stratejist gibi sıfatlar kullananların yanı sıra sosyal bilimlerin belli başlı alanlarına mensup kimselere rastlamak da nadirattan bir vaka değildir. Bu durum, bu zihinsel çarpıklık bir yöntem sorununa işaret etmektedir ve böyle bir sorunun varlığı ise üniversitelerimizde sürdürülen eğitimin niteliğine kadar uzanan ( üzerinde ayrıca duracağımız) daha büyük bir soruna dayanmaktadır.

Hangi tarih?

“Ulus devlet siyasal formasyonunun, Batı toplumsal gelişmesinin belli bir aşamasında ortaya çıktığı bilinmektedir. Klasik örneğini Fransa’da bulabileceğimiz bu yapının özelliği, toplumun parçalı modern öncesi ünitelerinin yerine, toplumsal mekân olarak şehrin, ekonomik zemin olarak piyasanın yani ticaretin, finansın, paranın, toplumsal aktör olarak sınıfların yükseldiği bir toplumsal temele dayanmış olmasıdır.” Dolayısıyla şunun altının iyice çizilmesi gerekir ki; ulus devlet bir siyasi yapı olarak toplumsal ilişkileri parçalı yapıları aşan bir entegrasyonun üzerine inşa edilmiş bulunmaktadır ve siyaset kurumundaki bu yeni formla, bu bütünleşme daha ileri bir aşamaya taşınmaktadır.
Batı’nın bu dönüşümü gerçekleştirmesinin arkasında birçok olaydan bahsedilebilir, bunlar arasında sömürgeciliğin, açık deniz ticaretinin buradaki payının yanı sıra sanayi üretiminin yarattığı ekonomik ve politik gücün bunda büyük bir rolü olduğunu ayrıca belirtmek gerekir. Bu süreçler, İmparatorluk yapılarından ulus devletlere geçişin hazırlayıcısı olayların içinde yaşanmışlardır.
Netice olarak söylenmek istenen; ulus devlet yapılarının bir proje olarak ortaya çıkmadığı, tarihsel olarak üretildiği ve onları üreten toplumsal entegrasyon mekanizmalarının üstünde vücut bulmasıyla ilgilidir. Ortadoğu toplumları açısından bakıldığında, durum tam aksi istikamettedir. “İmparatorluk bir sömürge sistemine dayanmadığı gibi, tam tersine sömürgecilik tarafından çözülen, sonra parçalanan bir yapıya sahiptir. Burada söz konusu toplumsal aktörler, kurumlar sahnede değildir ve durum farklıdır.” Millet öncesi toplumsal formasyonlar olan, klandan, aşiret ve kabileye uzanan farklı parçalı yapılar bu topraklarda hâlâ yaşamaya devam etmektedirler. İşte siyasal çelişkilerin ortaya çıktığı yer bu zeminle ilgilidir.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Veda zamanı 26 Nisan 2021 | 702 Okunma Yarın ayın kaçı? 22 Nisan 2021 | 466 Okunma Sistem değişti de ne oldu! 19 Nisan 2021 | 228 Okunma Reel sektörün dinamizmine uygun para politikası 15 Nisan 2021 | 107 Okunma Karadeniz barışı 12 Nisan 2021 | 134 Okunma