TÜRKİYE’nin 54 yıllık Avrupa Birliği (AB) yolculuğunda, bugün
çok önemli bir gün. Türkiye-AB ilişkilerini temelden
etkileyebilecek kritik oylama, tam şu saatlerde kapımızda.
*
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM), bugün Türkiye’nin
yeniden denetime alınıp alınmamasına karar verecek. Bu şu demek:
1949’dan beri üyesi olduğumuz Avrupa Konseyi, Türkiye’yi 90’lı
yıllarda “denetim” altına almıştı. 2004’te AK Parti’nin iktidara
gelip hemen reformlara başlamasıyla, Türkiye’yi denetimden çıkardı.
Bugünkü oylamada ise, tekrar denetime alması ciddi bir ihtimal.
Bununla birlikte bu haftasonu Malta’da toplanacak AB Dışişleri
Bakanları, üyelerin 3’te birinin oyuyla Türkiye ile müzakereleri
askıya alabilirler. İşte bu olumsuz adımlar sonucunda da
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “referandumdan evet çıkarsa AB üyelik
sürecini referanduma götüreceğiz” sözünü yerine getirebilir.
Dolayısıyla şimdi herkes “yoksa AB ile yolları ayırıyor muyuz” diye
merakta.
Karşılıklı güvensizlik tavanda
AB bugün kendi kendisiyle büyük bir mücadele veriyor. İngiltere’nin
Brexit kararı, işsizlik, mülteci sorunu, terör... Hepsi AB’nin
gitgide içine kapanmasına ve erimesine yol açıyor. Biz de aynı
şekilde kendi derdimizdeyiz. Özellikle 15 Temmuz sonrasında FETÖ’ye
karşı verilen mücadele ve bizim için beka meselesi olan PKK-PYD
tehdidi, enerjimizi tüketiyor.
Bununla birlikte her iki tarafta da güvensizlik had safhada. 15
Temmuz sonrasında Avrupa’dan beklediğimiz desteğin gelmemesi,
üstüne Türkiye’deki OHAL uygulamalarına AB ülkelerinin verdiği
olumsuz tepki, arayı iyice açtı. Referandum öncesi Almanya ve
Hollanda ile yaşadığımız gerginlik, AGİT ve Venedik Komisyonu
raporları ve idam cezası tartışmaları da gerilimi daha da
arttırdı.
*
Kaldı ki, bu güvensizliğin yüklü bir arka planı da var. AB, 2004’te
Güney Kıbrıs’ı tek taraflı üye yapmakla kalmadı. Akabinde Güney
Kıbrıs’ın ve dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy gibi Türkiye
karşıtlarının ısrarıyla, kısa sürede 18 faslı askıya aldı.
Biz de hem bu genel tutum, hem de kendi içimize dönmemiz sonucunda,
özellikle 2011 sonrasında süreci iyice yavaşlattık.
Mülteci anlaşması fırsattı