ABD ile vize krizi, tam da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın
Ukrayna-Sırbistan gezisini takip etmek üzere yola çıkarken patlak
verdi. Hiç hesapta olmayan bu gerilim, bir anda gezi gündeminin en
tepesine oturdu. O günden bu yana da herkesin telaşı aynı: Kriz
nereye varacak, ucu nereye dayanacak?
*
Erdoğan’ın ABD’ye yönelik sert söyleminin içeriğine daha dikkatli
bakınca ise, şu açıkça görülüyor: Cumhurbaşkanı, bu krizin baş
müsebbibi olarak ABD’nin Ankara Büyükelçisi John Bass’i göstermeye
özellikle ve ısrarla devam ediyor. Böylelikle hem ABD yönetimini
krize dahil etmiyor. Hem de krizi büyükelçi seviyesinde tutarak,
büyümesini engelliyor.
Zaten gezi dönüşünde uçakta Erdoğan’ın, Dışişleri Bakanı
Çavuşoğlu’nun ABD’li mevkidaşıyla yaptığı telefon görüşmesiyle
ilgili şunu söylemesi de bunu doğruluyor: “Bir ortak komisyon
oluşturma kararı almışlar. ‘Nasıl bu sıkıntıları aşalım’ demişler.”
Tutuklanan ABD Konsolosluğu çalışanı Metin Topuz’un dün avukatıyla
görüşmesine izin verilmesi de bu yönde bir işaret.
ABD Savunma Bakanı Mattis’in, “Türkiye ile yakın çalışmaya devam
edeceğiz” sözü de bu resmi tamamlıyor. Hakeza ABD Dışişleri
Bakanlığı’nın “Beklentimiz, tansiyonun düşmesi” açıklaması da aynı
şekilde.
Kısacası, iki tarafın yapıcı adımlarıyla bu krizin birkaç hafta
içinde aşılacağı öngörülebilir. Liderlerin yapacağı bir telefon
görüşmesi de süreci hızlandıracaktır.
Üç kronik sorun
Elbette krizin aşılması, Türkiye ve ABD arasındaki artık
kronikleşmiş olan üç ana sorunun çözüldüğü anlamına gelmeyecek.
Bunlardan ilki, ABD’nin YPG’ye verdiği destek. 2.si, Gülen’in
iadesi konusu. Ve Metin Topuz’un tutuklanması gibi, bu meseleyle
bağlantılı konular. 3.sü de Rıza Zarrab davası.