Almanya’da pazar günü yapılan seçimlerde beklenen oldu.
Geçtiğimiz aylarda Hollanda ve Fransa seçimlerinde olduğu gibi,
aşırı sağcı parti seçimin öne çıkan galibi. 2. Dünya Savaşı
karanlığından bu yana ilk kez ırkçılar Alman Meclisi’ne
girebildi.
Diğer yandan, yerleşik merkez partileri tarihi bir düşüş yaşadılar.
Hıristiyan Demokratlar’ın (CDU/CSU) lideri Merkel en çok oyu aldı
almasına... Ama partisi aynı zamanda bugüne kadarki en kötü 2.
seçim sonucunu gördü. Ve neredeyse 1 milyon seçmenini aşırı sağcı
“Almanya İçin Alternatif” partisine (AfD) kaptırdı. Aynı şey
Merkel’in eski koalisyon ortağı Sosyal Demokratlar’ın da (SPD)
başına geldi. Dahası, onlar da bugüne kadarki en kötü sonuçlarını
aldılar.
Şimdi bu tablo Türkiye’de genelde şöyle okunuyor: “Merkel bu ırkçı
ortamda daha da sağa kayacaktır. Yani göçmenlere, Almanya’da
yaşayan Türkiye kökenlilere ve Türkiye’ye karşı daha da
sertleşecektir.” Ben ise tam aksini bekliyorum.
Merkel’den geri
adım
Merkel seçim kampanyası boyunca yabancı düşmanlığını körükleyecek
söylemlerde bulundu ve Türkiye’ye de bol bol vurdu. Ama sonuçta
şunu gördü: Aşırı sağ o kadar aşırılaştı ki, Merkel o uca ne kadar
oynarsa oynasın, ırkçı seçmeni amiyane tabirle “kesmiyor”. O oyları
artık kendine çekemiyor.
2.si, Merkel ülkesindeki bu tehlikeli gidişatın farkında. Zaten bu
yüzden daha şimdiden AfD’nin ırkçı söylemiyle mücadele edeceğini
söyleyip duruyor. Dolayısıyla, 4. kez başbakan olmaya hazırlanan
Merkel,
her şeyden önce kendisini aşırı sağcı
söylemden ayrıştırmak isteyecektir.
*
3.sü de şu: Almanya 2. Dünya Savaşı sonrasında kendini temize
çekmeyi başardı. Ve yeni kimliğini demokratik değerler üzerine inşa
etti. Bugün Avrupa’nın en büyük, dünyanın da 4. büyük ekonomisi.
Dahası, Merkel, gitgide eriyen ve ırkçılığın pençesine düşen Avrupa
Birliği’nin (AB) bugün kurtarıcısı olarak görülüyor.
Dolayısıyla, hem bu konumunu kaybetmeyi hem de ülkesinin kimliğini
yitirmesini göze almayacaktır.
Karşılıklı yeni
sayfa