Bugünün dünya- sında istediğiniz kadar ülkelerle sıkıntı
yaşayın. Dilediğiniz kadar sınırlarınızı kapatın. Ya da ABD’nin
yaptığı gibi vize engeli koyun. Yine de insanların arasına sınır
koyamıyorsunuz. Artık küreselleşme öyle bir boyuta geldi ve sosyal
medya sınırların ötesine o kadar geçti ki... Salt devlet aklı ve
refleksiyle hareket ederek, bir yere ulaşamıyorsunuz.
Güçlü
devlet
Bunu bana bir kez daha hatırlatan, Türkiye’nin Batı’yla
ilişkilerinde ciddi sıkıntı yaşadığı şu günlerde üst üste gelen iki
uluslararası zirve haberi oldu. Biri, geçtiğimiz hafta TRT World
(Dünya) kanalının düzenlediği “TRT World Forum” organizasyonu.
Avrupa ile gerilim, ABD ile kriz içindeyiz. Ancak buna rağmen çok
sayıda Batılı siyasetçi ve akademisyen soluğu bu organizasyonda
aldı.
Yine geçtiğimiz hafta, kasım sonunda 7. kez düzenlenecek olan
Boğaziçi Zirvesi’nin kurucusu Cengiz Özgencil’le buluştuk. Özgencil
bu zirveyi 2010’dan beri Cumhurbaşkanlığı himayesinde
gerçekleştiriyor. Geçtiğimiz yılki zirve 15 Temmuz’un sadece 3 ay
sonrasına denk gelmesine rağmen, sürpriz sayıda Batılı siyasetçi
katılmış. Sebebini şöyle özetliyor: “Çünkü bu zirvelerde insanlar
birçok ticaret anlaşması kararı alıyor. Dolayısıyla, ticaret
siyasetin bariyerlerini aşıyor.”
Bu yılki zirveye de tüm sıkıntılara rağmen Batı’dan beklenenden çok
daha fazla sayıda lider ve bakan katılıyor.
*
Kısacası 21. yüzyılda siyaset ne kadar sert olsa da insanların
arasındaki ticari ve kültürel akışı engelleyemiyor. Çünkü ülkelerin
varlıkları ve çıkarları gitgide daha fazla birbirleriyle
dayanışmaktan geçiyor. Tam da bu yüzden bugün ne kadar güçlü bir
devlet olduğunuz, dünyayla ne kadar entegre olduğunuzla bire bir
bağlantılı. Bu da dış politikayı, yani bir ülkenin dünyaya açılan
penceresini en kritik unsur haline getiriyor. O nedenle, bizim de
yeniden dünyaya açılmamız, yani Batı’daki ve bölgedeki sıkıntılı
ilişkilerimizi bir an önce yoluna koymamız acilen şart.
Açılım çağı
Bugün bunu en iyi okuyan ve uygulayan ülke hiç kuşkusuz Çin. Zira
Batı’da yükselen korumacılığın ve küreselleşme karşıtlığının
aksine, Çin bir süredir küreselleşmenin bayraktarlığını yapıyor.
Evvelsi gün de Çin Devlet Başkanı Jinping, Çin Komünist Partisi’nin
19. Ulusal Kongresi’nin açılışında bunu bir kez daha ortaya koydu.
“Hiçbir ülke şu anda insanlığın sorunlarını tek başına çözemez ve
hiçbir ülke kendini dünyadan soyutlayamaz” dedi. Dünyaya açılmanın
ilerleme, kapanmanın da gerileme getirdiğini söyledi. Ve “Çin hep
gitgide daha açık olacak” taahhüdünde bulunup, konuşmasında “yeni
çağ” tanımını tam 36 kez kullandı!
*
Darısı başımıza. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Polonya dönüşünde Avrupa
Birliği’ne (AB) yönelik sarf ettiği yapıcı sözler, bu yönde umut
verici: “Siyasette, uluslararası ilişkilerde esas olan ilişkileri
koparmamaktır. Nitekim bizim şu anda yaptığımız da AB ile ipleri
koparmadan ilişkileri devam ettirmektir. Temenni ederim ki sonuç
iyi olur.”
Benim de temennim, bu esnekliğin ve açılımın daimi olması ve diğer
tüm sorunlu ilişkilerimizi kapsaması