Kuzey Irak’taki bağım- sızlık referandumu sonrası karşımıza
yepyeni bir denklem çıktı. Bir anda Bağdat’ın eli Erbil’e karşı
güçlendi. Irak’ı yönlendiren İran’ın ülkedeki nüfuzu iyice arttı.
Kürtler ise daha da ayrıştı. Talabani’nin partisi KYB, Barzani’ye
karşı Bağdat ve İran’ın yanında, yani “kazananlar” safında yer
aldı.
*
Ankara da Kuzey Irak’ın bağımsızlığına karşı kendini yeniden
konumlandırdı. Bu tehdide karşı Irak (Bağdat) ve İran’la safları
sıklaştırdı. Kuzey Irak-Kuzey Suriye boyunca bir Kürt koridoru
oluşma riski, bu üç sınırdaş ülkeyi bir anda birbirine
kenetledi.
Şimdi bu eksene Şam rejiminin de eklemlenmesi beklenmeli. Zaten
Bağdat’ın bu hafta Irak-Suriye sınırındaki DEAŞ bölgelerini hedef
alması, Bağdat-Şam arasında koordinasyonun bir anda ivme
kazandığına işaret ediyor.
Buraya kadar her şey güzel hoş da... Bu yeni denklemin ortaya
çıkardığı yeni tehditler de var. Ve çok dikkatle yönetilmesi
gereken yeni risk alanları...
Yeni riskler,
dengeler
Her şeyden önce Irak ve bölge Kürtleri, Barzani’nin bir anda zemin
kaybetmesinden büyük hayal kırıklığına uğradılar. Buna mukabil, tam
da aynı günlerde Suriye Rakka’da zafer ilan eden PKK bağlantılı
YPG’ye meyletmeye başladılar. Peki, bu durumda Barzani PKK ile
işbirliği yolunu arar mı?
Şu an sadece Türkiye değil, bölge ülkeleri de Barzani’yi köşeye
sıkıştırmış durumda. Dolayısıyla, Kürt lider, Türkiye’yi daha da
uzaklaştırmayı göze alıp PKK ile yakınlaşmaz. Ancak PKK bu toz
dumandan yararlanıp, böyle bir algı yaratmak ister. Ankara ve
Barzani’nin zaten bozulmuş olan ilişkisini iyice kopartmayı
hedefler.