Danışman olarak siyasete girdiğinde, çevremdeki arkadaşların da kendisinden sitâyişle bahsetmesiyle sevinmiş, umutlanmıştım. İdealist bir akademisyen olarak görünüyor, Anadolu merkezli bir dünya görüşüne sahip olduğunu vehmettiriyordu. Üniversitenin dışında da gençlerle ilgileniyor, kitaplar yazıyordu. Bu meziyetleri taşıyan insanların siyasette yer almasını her zaman savunduğumdan kendisine bağladığım ümit de yüksekti. Sonrasında yaşadığım derin hayal kırıklığının sebebi de kendisine bağladım bu yüksek ümidimdi.
Maalesef olmadı. Zâhirinde tevazu görünen bünyenin bâtınında enâniyetin, kibrin yuvalanmış olduğunu ancak Başbakan olduğunda anlayabildim. Sadece kendisi değil, gerek parti içine gerekse devlet kademelerine yerleştirdikleri de ne yazık ki aynı hastalıklara dûçar olmuş, hastalıklı bünyelerini akademik kariyerleriyle &ou