Avrupa Birliği ile ilgili konularda yazı yazmak, peşinen çok okunmamak gibi bir kabullenmeyi beraberinde getiriyor. Maalesef toplumumuz ne Kıbrıs müzakereleri denilince ilgi gösteriyor, ne de AB denilince bir heyecan duyuyor. Anketlere göre AB üyeliğine destek, tarihinin en düşük seviyelerine gerilemiş durumda. Aynı şekilde ABD’ye bakış da çok pozitif değil. Bu tablo bir hayal kırıklığını yansıtıyor. Toplum, AB’nin ve ABD’nin tavırlarından hiç de hoşnut değil. Bunda Erdoğan başta olmak üzere siyasetçilerimizin açıklamalarının etkisi olduğu kanaatinde değilim. Muhataplarımızın tavırlarından kaynaklanan bir rahatsızlık hali var. Şunu elbette söylemek mümkün: Eğer Türkiye’de bir dönem AB üyeliğine destek arttıysa bunun sebebi Erdoğan’ın AB üyeliği konusunda sergilediği performans ve ortaya koyduğu siyasi söylemdir. Yani üyeliğe desteğin artmasında Erdoğan’ın pozitif etkisi vardır ama düşmesinde AB’nin yapıp-ettikleri daha ön plandadır.
Çarşamba günkü yazımda Türkiye’nin yaşadığı iki politik travmanın iç siyasette ve dış politikada derin güvensizlikler ve sorgulamalar meydana getirdiğini belirtmiştim. 15 Temmuz’da yaşanan darbe girişimine AB ve ABD’nin tavrı Türk milletinde büyük kaygıya sebep olmuştur. Evet, biz millet olarak bir kandırılmışlık ve ihanet duygusu yaşadık ama asıl ihanet bizden önce AB’nin üzerinde yükseldiği değerlere yapıldı. AB, demokrasiye sahip çıkmadı. Mısır’daki darbeye, Suriye’deki zulme, Türkiye’deki cunta girişimine gereken tepkiyi göstermeyen AB’nin demokrasi konusundaki inandırıcılığı ciddi şekilde yara aldı.
İslam dünyasındaki hayal kırıklığı
Bu durumdan rahatsız olan sadece Türk halkı değildir. Türkiye’nin AB üyeliğine İslam dünyasından nasıl bakıldığını ve bu bakış açısının son yaşananlarla nasıl pozitiften negatife döndüğü de iyi analiz edilmeli. Müslüman halklar Türkiye’nin AB’ye girmesini kendilerinin yeni bir safhaya geçmesi, birinci lige çıkması, demokratik değerlerle bütünleşmesi olarak görüyorlardı. Mısır’daki ve Türkiye’ye darbeye gereken tavrı sergilemeyen AB’nin demokrasi konusundaki samimiyeti ciddi şekilde sorgulanıyor. Avrupa’da yayılan İslamafobi, yabancı düşmanlığı ve ırkçılık hem Avrupa’daki Müslümanları, hem İslam ülkelerini rahatsız ediyor. AB’nin bölgesel konularda dirayetli bir tavır takınamaması, terör ve şiddet konusunda ilkesiz davranması, gözünün önünde boğulan yavrucakları kurtarma erdemini bile gösterememesi bu menfi bakışıgiderek daha somut tepkiye dönüştürüyor.