Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi 1949’dan bu yana Konsey’in üyesi olan ve kurucularından sayılan Türkiye ile ilgili siyasi denetim kararı aldı. Konsey’in en büyük ve en çok finansal destek sağlayan üyelerinden birine yönelik böyle bir karar almasının AKPM’yi derinden sarsacağına şüphe yok.
Türkiye son yıllarda maruz kaldığı terörist ve anti-demokratik saldırılar karşısında AKPM’yi yanında göremedi. Yani Avrupa’nın en eski ve en köklü örgütü olan AKPM, adeta Türkiye’yi yalnız bıraktı ve gereken dayanışmayı sergilemedi. Ne darbe kalkışması, ne terör eylemleri, ne göçmen dalgası…
Peki, bu AKPM ne işe yarar, niçin üye ülkelerle gereken dayanışmayı sergilemez?
Türkiye’deki basın ve ifade özgürlüğünü dert edinir de, basın/ifade özgürlüğünü ve demokrasiyi tamamen ortadan kaldıracak olan bir darbe girişimine karşı kör, sağır, dilsiz kalır? Samimiyet bunun neresinde?
Türkiye’deki terörle mücadele yasalarını kendisine dert edinir de, Türkiye’nin maruz kaldığı terör saldırıları karşısında üyesine niye sahip çıkmaz?
AKPM eğer birilerini siyasi denetime alacaksa önce Avrupa Birliği’nden ve onun fiyakalı ağır toplarından başlamalı...
AB kadar kendi değerlerine yabancılaşan, insan hak ve özgürlüklerini ayaklar altına alan, demokratik idealleri savunmakta acze düşen başka bir birlik var mı?
Avrupa siyasetinin şaftı kaymış durumda ey AKPM!
Acilen AB ülkelerini siyasi denetime almazsanız ne demokrasi kalacak, ne hoşgörü, ne çoğulculuk!
Örgütün amacı sayılırken, “azınlıklar, ırkçılık, hoşgörüsüzlük ve yabancı düşmanlığı, sosyal dışlanma konularındaki sorunlara çözüm aramak” deniyor.
Bugün Avrupa’da ırkçılık, yabancı düşmanlığı, faşizm kol geziyor, neredeyse altın çağını yaşayacak. AKPM niye devreye girmiyor?
Irkçı partiler neredeyse çoğu Avrupa ülkesinde iktidar adayı haline gelmiş durumdalar.
Yabancı düşmanlığı, kin ve nefret söylemleri Avrupa siyasetinin ana argümanı haline geldi. Hollanda, Avusturya, Almanya gibi birçok ülkede Türkler ve Müslümanlar siyasi baskı altına alındılar. Devletler vatandaşlarına şantaj yapar hale geldi, ne toplantı hürriyeti kaldı, ne siyasi propaganda özgürlüğü...