AK Parti’nin başarısı merkez siyaseti dönüştürmesinden ve yeniden inşa etmesinden geliyor. AK Parti merkezkaç/çevre diye tanımlanan toplum kesimlerini merkeze taşıdı ve onların siyasi temsilini çevrede değil merkezde gerçekleştirdi.
R. Tayyip Erdoğan’ın en büyük başarılarından birisi içinden çıktığı Milli Görüş çizgisini aşarak yeni bir yol ve yön oluşturabilmesi, yeni bir siyasi kimlik etrafında milyonları mobilize edebilmesiydi. AK Parti ben ve diğerleri ayrımı yapan kimlik siyaseti yerine tüm farklılıkları siyasetinin merkezine yerleştiren bir siyaset üretti.
İslamcıların, Kürtlerin, Alevilerin partisigibi ayrımlarla tek bir özelliği merkeze alan ve belli bir kesimin meselelerini çözmek için siyaset yapan hareketler çevre partisi gibi görülürken AK Parti tüm kesimlerin sorunlarına duyarlı olan bir Türkiye partisi olarak kendisini konumlandırdı.
Çevreyi merkeze taşımak, hem çevrenin dilini ve muhtevasını dönüştüren, hem de merkezi yeniden inşa ederek çevreye duyarlı hale getiren bir etki yaptı.
Merkezin dönüşümü veya yeniden inşası siyasi bir kodlamaydı. Merkez amorf, renksiz, kokusuz bir naifliğe de sahip olmamalıydı, tektipçiliğin farklılıkları dışladığı bir zihniyetle de şekillenmemeliydi. Merkezin demokratikleşmesi de denilebilecek bu durum, bürokratik oligarşinin, onun elitlerinin ve ideolojik saplantılarının değil milletin umumi hissiyatının ve çok renkli yapısının hâkim olduğu bir tablo üretiyordu.