Bu sorunun doğru formatı “Erdoğan Türkiye’yi teslimiyet içine sokar mı?”dir. Çünkü ortada kişisel bir kavga veya mücadele yok. Birileri Erdoğan’ı devirip Türkiye’yi teslim almaya çalışıyorlar. Erdoğan ise ülkesini, vatanını, milletini ve devletini korumaya çalışıyor, yedi düvelle mücadele ediyor.
Bazıları ‘ya bu Erdoğan da çok oluyor, her tarafa kafa tutuyor, biraz alttan alsa olmaz mı’ gibi boş laflar ediyorlar.
Evet Erdoğan’ın ‘meydan okuyucu’, ‘put kırıcı’, ‘ezber bozucu’ bir karakteri vardır. Ama bu değişim-dönüşüm misyonu, Donkişot’luk yapmak, yel değirmenlerine saldırmakanlamına gelmemektedir. Erdoğan reel politika ile idealizm arasında doğru bir bağ kuramasaydı ülkesini bu kadar büyütemez, bu kadar tarihi başarılara imza atamazdı. Rasyonel olmak insana reel şartları gözeterek ama ilke ve değerlerinden feragat etmeden hareket etmeyi gerektirir. Yoksa zilletle, teslimiyetle, eziklikle gelen netice almalar suya atılan imza gibidir.
Cumhurbaşkanımız Erdoğan Çarşamba günü Türk-Afrika İş Forumu’nda “Kölelik düzenine meydan okudu”. Erdoğan’ın küresel güçlere, Ortadoğu’daki zalimlere, dünyayı tekeline alan süper güçlere, faiz sistemine, terör örgütlerine meydan okuması aslında onların meydan okumalarına ve tehditlerine karşı bir direnç ortaya koymak anlamındadır.
Birleşmiş Milletler’in veto hakkı olan 5 daimi üyesini Erdoğan eleştiriyor, ‘dünya 5’ten büyüktür’ diyor, ama Türkiye’nin BMGK geçici üyeliğine ulaşması ve orada sistemin içinde olarak sistemi değiştirebilmek için çaba gösteriyor. Yani bu hariçten gazel okuyup, hamasi nutuk atan üçüncü dünyacı bir tepkisellik değildir.