Türk milleti sizi dost bir halk olarak görüyor; Türk devleti, ABD’yi dünyanın dört bir yanında birlikte çalıştığı çok önemli bir müttefik olarak biliyor.
Sizler Amerika’nın kurucu değerlerine inanan yani özgürlükleri, eşitliği, insani değerleri ve demokrasiyi olmazsa olmaz gören bir halk oldunuz.
Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’nin vurgu yaptığı ‘yaratıcının insanlara verdiği özgürlük ve mutluluğun esas olduğuna’ inandınız.
13 Koloni olarak Büyük Britanya’nın baskılarına karşı ABD’nin bağımsızlığını ilan ederek dış baskıya direnmenin ne demek olduğunu en iyi siz biliyorsunuz.
Amerikan iç savaşından sonra Lincoln’ün Özgürlük Bildirgesi’yle 3 milyon köleyi azat etmesiyle sağlanan iç barışın ve özgürlüğün önemini yine en iyi siz biliyorsunuz.
1948’de BM’nin kabul ettiği İnsan Haklar Evrensel Beyannamesi bir nevi ABD’nin yücelttiği değerlerin teyit edilmesi anlamına geliyordu.
“Biz Amerikalılar” vurgusu içeren anayasanız dünyanın dört bir yanından gelen göçmenlerin özgürlük ve demokrasi ortamında ortak bir kimlik edinmesini ifade ediyordu.
Farklı olanı tehlike değil zenginlik gören anlayış bugün Avrupa’da ırkçılık ve yabancı düşmanlığı şeklinde hortlamasının ardından ABD seçimleri öncesinde sizin kıtanıza da yansımış görünüyor.
Arap baharını tersine çeviren anlayış bölge halklarının iradesini hiçe sayıyor; cuntalar, darbeciler, diktatörler açık destek buluyor.
Irak, Suriye, Filistin, Yemen tüm Ortadoğu kan ağlıyor; Libya, Mısır, Kuzey Afrika istikrarsızlıkla debeleniyor.
ABD’deki lobiler, sözümona düşünce/istihbarat kuruluşları demokrasi karşıtı hareketlere akıl hocalığı yapıyorlar.
Bir yanda terörle mücadele edildiği söylenirken diğer yanda yüzlerce insanı katleden cuntacı teröristlere yardım yataklık ediliyor.
Bosna’da Afganistan’da kurtarıcı gibi görülen ABD bugün acaba bölge halkları nezdinde nasıl bir imaja sahip?
Demokrasi ve özgürlük gibi değerler üzerinde yükselen Amerikan rüyası acaba Malcom X’in dediği gibi kabusa mı dönüşüyor?
Demokrasi, özgürlük, tolerans bölge halklarına çok görülüyor. Belki Amerikalı göçmenlerin geçmişte ait oldukları halkların iradeleri, değerleri, düşünceleri, kutsalları bir tehlike, tehdit olarak sunuluyor.
Bir dönem dünyayı kültürel etkisi altına alan ülkelerin küresel siyaset mühendisliğine soyunması, halkların iradelerine rağmen yönetimleri devirmeye, sınırları ve devletleri dizayn etmeye kalkışması kabul edilebilir mi?
Radikalizmin ve terörizmin küreselleşmesinin bir sebebi de atılan yanlış adımlar ve uygulanan yanlış politikalar değil mi?
Özgürlükler ülkesi görülen ülkeler acaba bugün demokrasiyi, özgürlükleri ve halkları mı destekliyor; darbeleri, baskıları, diktatörleri mi destekliyor?
Fukuyama’nın dediği gibi çöken Amerika AŞ’nin yeniden markalaşması sürecinde ‘insan’ unutuluyor mu?