Yakın Türk siyasi tarihinde tsunami etkisi yapan iki dalganınköklü sarsıntılar meydana getirdiği söylenebilir. Algıları, kabulleri, tavırları, tepkileri, yaklaşımları değiştiren bir etkidir bu. Değişim, hem toplum katmanlarında ve sıradan insanın zihninde yaşanmıştır hem de siyaset kurumunda ve siyasi aktörlerin algısında… Bir nevi politiktravma olarak da adlandırılabilecek bu durum, Türk siyasetinde bakış açısını köklü bir şekilde değiştirdi. Yaşanan hadiseler bu durumun paranoyaya değil açık/fiili tehdit ve tehlikeleredayandığını gösterdi.
İlk dalga2013’te ortaya çıktı. Demokratik Açılım ve Çözüm süreçleriyle Kürtlerden Alevilere, Romanlar’dan Azınlıklara kadar her toplum kesiminin meselesini çözmeye çalışan siyasi iktidar Gezi Olaylarıylatürbülansa sokulmak istendi. Çevre duyarlılığıyla başlayan olaylar vandalların ve aşırı grupların hükümete yönelik bir kalkışma girişimine dönüştürüldü. Ardından 17 Aralık’ta hükümet yargı darbesiyledevrilmeye çalışıldı. FETÖ’nün AK Parti iktidarını ve Erdoğan’ı devirmeye yönelik saldırıları yıl boyunca sürdü. 2014 Ekim’inde ise bu kez PKK ve siyasi uzantıları Kobani kalkışmasıylaGüneydoğu’da bir ayaklanma çıkarmaya çalıştı. Hükümet büyük riskler alarak ve statükocu güçlerle çarpışarak tüm kesimlere yönelik rahatlama sağlamaya çalışırken bu kesimleri istismar eden örgütlü yapılar hükümeti alaşağı etmenin çabası içine girdi. 2015 ise bu kez terör örgütlerinin eşzamanlı saldırılarıyla AK Parti etkisiz kılınmaya çalışıldı. Sokak olayları, kalkışmalar, yargı darbeleri, psikolojik harekât, terör saldırıları… Tüm bu hadiselerin siyaset kurumu üzerinde etki yapmaması düşünülemezdi. İster savunma psikolojisi