Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın ‘hayır diyenlerin konumu aslında 15 Temmuz’un bir yerde de yanında yer almaktır’ sözüne verilen tepkiler, ‘hayırcı’lara yönelik bir suçlama ve haksızlık olarak lanse ediliyor.
15 Temmuz’da darbeye kalkışanların ‘hayır’ çıkmasından büyük muradlar beslediği aşikâr. PKK ve yandaşlarının, hatta DEAŞ’ın ‘Erdoğan ve hükümet yara alsın, ülke karışsın’ diye aynı duyguları paylaştığı da malum.
Aslında ‘hayırcıları’ 15 Temmuz’la bir araya getiren anlayış, 16 Nisan’ı hükümete karşı bir rövanş veya kırılma noktası olarak gören anlayıştır.Erdoğan’ın amacı, hayırcıları suçlamak değil, darbe ruhuyla hareket ederek ‘hayır’ deklarasyonunda bulunan bu odakların amacını deşifre etmektir.
Darbecilerin 16 Nisan’a yükledikleri anlam ister istemez ‘hayır’a farklı bir boyut kazandırıyor. Sadece anayasa değişikliğine bakarak ‘hayır’ diyenlerin tercihini farklı zemine çeken FETÖ/PKK korosunun tavrıdır.
FETÖ ve diğer örgütler hükümet sistemi değişikliğiyle, anayasa değişikliğinin maddeleriyle ilgilenmiyorlar. Onların tek amacı, ülkede nasıl bir türbülans oluşur ve Erdoğan’ın gücü nasıl sekteye uğratılabilir.
Siyasi mücadeleyi böyle bir noktada kuranlara karşı ‘evet’çilerin söylemleri bir savunmayı ifade ediyor.
İşin diğer yönü de ‘hayır’ kampanyası yürütenlerin yaptıkları propaganda…
Acaba başta CHP olmak üzere ‘hayır’cı siyasetçiler suçlayıcı ve işi mahiyetinden saptırıcı bir söylem sergilemiyorlar mı?
Hükümet sistemi değişikliğini rejim değişikliği olarak lanse etmek, bölücülükle bir tutmak, Atatürk’le ve Cumhuriyet’le savaş olarak nitelemek yeterince suçlayıcı ve ‘evet’çileri mahkûm edici bir tarz değil mi?