Dünyanın uzak bir köşesinde, başka bir ülkede ve farklı bir medeniyette yaşanan bir afet veya felaket sonrasında da yardım etme, acıyı paylaşma, gözyaşı dökme hissiyatı ortaya çıkabilir.
Afete maruz kalan bebeklerin acısını, çatışmalarda ailesini kaybeden insanların kederini yüreğinde hissetmek ve gözyaşı dökmek millet olmanın değil insan olmanın bir gereğidir. Ölen çocuğun Çinli mi, Brezilyalı mı, Sudanlı mı olduğu fark etmez.
İnsan olan İdlib’te bombaların altında inleyen bebeklere de, Gazze’de zulüm gören çocuklara da, ABD’deki kasırgada yetim kalan yavrulara da üzülür.
Yardım elini uzatmak, derdiyle dertlenmek, sorunu çözmek için kolları sıvamak, risk almak, mücadele etmek ise hem