Erol Olçok alem-i ervaha göçeli neredeyse 5 ay olacak. Her geçen gün şehitlerimizin acısı yüreğimizi daha da dağlıyor, onların yokluğu içimize daha oturuyor. Sevenler sevdiklerinin ayrılık elemiyle baş etmeye çalışıyorlar. 15-16 yaşındaki Emir ve Şamil hem babalarının elemini, hem abileri Abdullah Tayyip’in hasretini çekiyorlar. İnsan yavruları için canından geçer, ama yavrusuyla birlikte canından geçmek daha zor ve daha büyük bir fedakârlık olsa gerek… 15 Temmuz gecesi kurşunların önüne vücudunu siper edenler yardan da geçmişti, serden de, canının cananı yavrularından da… Milletin çocuklarını katleden bu alçaklar içine düştükleri bu pisliği hiçbir yalanla temizleyemezler, Allah’ın kahhar isminden kaçamazlar.
Geçen hafta İzmit Belediyesi’nin Erol Olçok Anıtı’nın açılışını yaptık, yine onun adının verildiği Kültür Merkezi’nde gençlerle sohbet ettik. (Belediye Başkanımız Nevzat Doğan’a çok teşekkür ediyorum) Doğrusu Erol Ağabey’in resmini soğuk bir taş üzerine kazınmış görmek insanın içini acıtıyor. Amacım sevgili Erol’u gençlere tanıtmak ve ne kadar önemli bir adam olduğunu anlatmaktı. Ama üç cümleden fazla konuşmayı beceremedim. Sonrasında konu Erol Olçok’tan 15 Temmuz ve FETÖ’ye kaydı… Gençler konuşamamamdan çok yakın olduğumuzu anladılar ama Erol Olçok’un kim olduğunu tam olarak anlayamadılar. Evet O, 15 Temmuz şehidiydi, bu bile gençliğin onu sahiplenmesi, bağrına basması, gıyabında Allah’a dua etmesi için yeterliydi. Nitekim bütün salon kardeşi, ağabeyi, babası gibi bir şehidinin ardından gözyaşı döktü.